Şansal Büyüka: LigTV’yi 3 günde kurduk

Ünlü spor adamı Şansal Büyüka LigTV’nin kuruluş macerasını ve sıfırdan bugünlere nasıl gelindiğini anlatan özel bir yazı kaleme aldı.

Show TV’de spor müdürüyüm… Bakmayın spor müdürüyüm dediğime… Maçlar elimizden gitmiş, naklen yayın yok ve magazin programlarıyla kendimizi avutuyoruz. Hadi o kadar da mütevazı olmayalım. “Kendimizi avutuyoruz” dediğim magazin programlarından Televole her haftayı reyting rekorları kırıp birinci sırada tamamlarken, “Pazar Keyfi” de ortalığı kırıp geçiriyor. Bir öğle vakti, dışarıda yemek yedim, yürüme mesafesindeki şirkete dönüyorum… Telefonum çaldı, açtım, karşımdaki ses “Ben Mehmet Emin Karamehmet” dedi. Yani patron… İlk defa beni arıyor. Şaşırdım, hemen toparlandım “Buyurun efendim?”dedim. “Biz bu havuz ihalesine giriyoruz. Kazandık diyelim, maçları nasıl yayınlayacağız?”diye sordu. Bizim ekip magazin yapıyor ama daha önce naklen yayında çalışanların hepsi kadroda. Dağılan, giden yok. “Merak etmeyin efendim” dedim, “Bugün alın, yarın yayınlarız. Sorun olmaz.” Maçlar TeleOn’da yayınlanırken, Cem Uzan teminatını yakıp yayın sözleşmesini bozunca Futbol Federasyonu yeni bir ihale açmak zorunda kalmıştı.

Ligin arasıydı ve ikinci yarı başlamak üzereydi. Mehmet Emin Karamehmet, Çukurova ile ihaleye girdi ve kazandı. Elinde Show TV ve henüz futbol kanalı olmayan, emekleme dönemindeki Digitürk vardı, Hiç unutmam, günlerden çarşambaydı ve cumartesi ligin ikinci yarısı başlıyordu. Allah’tan o dönemde sadece üç maç naklen yayındaydı. Abartısız 72 saatte toparlandık ve naklen yayındaki üç maçı eksiksiz ve kusursuz çekip yayınladık. Her hafta maçları eksiksiz yayınlıyorduk. Maçlar Digitürk’ün daha önceden ilan edilen herhangi bir kanalında yayınlanıyordu. Aradan çok da uzun zaman geçmedi. Bir gün Show TV’ye, Digitürk’e çok büyük katkılar sağlayan Genel Müdür Ertan Özerdem geldi. “Biz maçları yayınlıyoruz da, bu maçların bir kanalının, olması gerekir. Bir futbol kanalı kurabilir miyiz?” dedi. Doğru söylüyordu Ertan Bey. Düşünmeden “Kurun” dedim. Ertan Bey gitti, kulakları çınlasın bizde çok emeği olan spiker arkadaşım Öztürk Pekin’i çağırdım. “Bir kağıt- kalem al gel” dedim. Benim 20 metrekarelik küçücük odada toplandık. Hepsi televizyon efsanesi olan isimler odadaydı: Can Tanrıyar, Sedat Kaya, Ferhan Tezcan, Aybars Hünalp, Oğuz Tongsir…

Odadaki arkadaşlarımın hepsi televizyonculuğu kelimenin tam anlamıyla “yemiş- yutmuş” isimlerdi. Bir saatte bir haftalık prototip yaptık. Televizyonun adının “LIGTV” olması karar verildi. Kanala bir müdür arıyorduk ama istediğimiz ismi bulamıyorduk. Çünkü biz o dönem Show TV’deydik ve Digitürk’e bağlı olarak bu kanalı yönetecek bir müdüre ihtiyacımız vardı. Tam o günlerde Can Tanrıyar yanıma geldi “Abi” dedi, “Biz niye müdür arıyoruz burada Ferhan Tezcan var ondan iyi yapacak adam mı bulacağız?” Can’ın teklifinin üstüne atladık. Ferhan Tezcan, LIGTV’nin ilk genel müdürü oldu.

Hiç unutmuyorum, ilk yayınımızda ekrana ben, Ferhan Tezcan ve spiker arkadaşımız Ercan Taner birlikte çıktık. Büyük bir heyecanla neler yapmaya çalısacağımızı izleyecilerimize anlatmaya çalıştık. Bunca yıllık televizyoncuyum, o yayında heyacanlandığım kadar hiçbir yayında heyecanlanmadım. Ve bu ekibin adına yakışır bir ilk program yapmalıydık. Bunu da dört büyük kulübün başkanın aynı stüdyoda, aynı programda buluşturarak başardık: Galatasaray adına Mehmet Cansun, Fenerbahçe adına Abc Yıldırım, Beşiktaş adına Serdar Bilgili, Trabzonspor adına da Sadri Şener vardı. Sonra bizim gruba ait olan Akşam gazetesinin dört yazarı Deniz Gökçe, rahmetli Kazım Kanat, Alaaddin Metin ve Osman Tanburacı ile “Akşam Saati Programl ses getirmeye başladı. Programlar birbirini takip etti, ses getiren çok sayıda ise imza attık, müthiş bir ekip çalışması ortaya koyduk. Burada fazla da tevazu yapmayalım. Dünyada herhalde bir haftada, bir lira harcamadan kurulan bir başka kanal yoktur. Çok sıkıntılar çektik, ilk TMSF döneminde kesintilere uğradık ama yolumuza devam ettik. Bir avuç arkadaşımla bir haftada bir kuruş harcamadan kurduğumuz LIGTV, bugün değeri milyar dolarlarla anılan ülkenin en önemli markalarından biri haline geldi. Elimizde doğan bir çocuk, bugün gençlik çağında; büyüyor, başarıyor, değeri katlanarak artıyor. Bu şeref bize yeter… (Fitbol Dergisi)

Önceki İçerikMelo: Türkiye’deki en büyük sıkıntı bu, ortada çok yalan dolaşıyor!
Sonraki İçerikCiner Grubu’nun yeni spor kanalı logosunu değiştirdi

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz