Zico: “Futbolcu olmasaydım büyük ihtimalle piyanist olurdum”

“Başarılı bir futbolcu olduğumu, kardeşlerimden daha iyi futbol oynadığımı fark ettiğim zaman anladım. Kardeşlerim profesyonel futbolcuydu ve sokaklarda futbol oynadığımız o dönemde onlardan daha iyi olduğumu hissetmek bana çok keyif veriyordu. Sonra, ailedeki en iyi futbolcu olduğumu söyleyip beni kendimden büyük oyunculara karşı oynatmaya başladılar. İşte o zaman sevdiğim oyundan hayatımı kazanabileceğimi anladım.

En mutlu olduğum kulüp, şüphesiz Flamengo’ydu. Dünyanın dört bir yanında futbol oynadım ve antrenörlük yaptım ama benim hikâyem Flamengo’daydı. Oyunumun zirvesindeyken Serie A’da oynamak için oradan Udinese’ye gittim. Orada birçok dergi tarafından Dünyanın En İyi Oyuncusu seçildim ama oyuncu olarak başardığım her şeyi Flamengo’ya borçluyum.

Kariyerimde en büyük üzüntüyü, Flamengo’da oynarken Maracana’da sakatlandığım gün yaşadım. Birkaç yıl sonra aynı diz sakatlığı yüzünden kariyerimi bitirmek zorunda kaldım. Altı ameliyat geçirmeme rağmen hâlâ tam olarak iyileşmedi. Açıkçası bir daha futbol oynayamayacağım gerçeğine alışmam hayli zaman aldı.

Çocukluk kahramanım Dida’ydı. Flamengo’da oynuyor, 10 numaralı formayı giyiyordu. Ben de yıllar sonra aynı şeyi başardım. 1958 Dünya Kupası’nda Dida birinci, Pele ikinci adamdı. “Anne” ve “Baba” dedikten sonra “Dida” demeyi öğrendiğime eminim!

Futbolla ilgili bir şey değiştirecek olsam, futbolculuğu para kazanmak için yapılan bir işten ziyade keyif almak için yapılan bir şey haline getirirdim.

Kendimle en çok gurur duyduğum an, Japonya teknik direktörü olduğum andı. Bazı oyuncularım fabrikalarda mesai yaptıktan sonra antrenmana geliyordu. Bugün, Avrupa’nın dört bir yanında Japon oyuncular fark yaratıyor. Yıllar önce Japonya 2. Ligi’nde oynadığım zamanlar, saha kenarlarındaki sandalyelerde maç izleniyordu. Milli takımın teknik direktörü olduğumdaysa Asya şampiyonu olduk, Dünya Kupası elemelerinde çıktığımız 12 maçın 11’ini kazanıp rekor kırdık.

Futbolcu olmasam, büyük olasılıkla piyanist olurdum! Annem eskiden piyano çalar ve kardeşlerimle beni de çalmaya zorlardı. Bütün akorları öğrenmiştim ve gayet de iyi çalıyordum ama artık unutmuşumdur sanırım!

Beni özetleyen üç kelime; tutkulu, kararlı ve sabırlı.

En büyük pişmanlığım, Brezilya’yla 1972 Münih Olimpiyatları’na katılamamak. Elemelerde iyi oynadım, hatta turnuva finallerine gitmemizi sağlayan Arjantin maçında galibiyet golünü ben attım ama nedense kadroya seçilemedim. O zamanlar bu kararı daha çok sorgulamam gerekirdi.

Onlar olmadan yaşayamam dediğim tek şey, hatıralarım. Geçmişte yaşanan güzelliklerin değerini bilmek gerek.

Bir dilek hakkım olsa, Flamengo’yu yeniden büyük bir futbol takımı yapardım! (FourFourTwo)

Önceki İçerikSow: Bizi öldürmek istediler ama şunu unuttular; insanlar, başkaları istediği zaman değil Allah istediği zaman ölür…
Sonraki İçerikGalatasaray kaptanıyken Fenerbahçe’ye giden ve 1 yıl sonra da jübile yapan B.Mehmet yıllar sonra ilk kez konuştu: Sebebi Cemil değildi…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz