Hürriyet’e 1989’da ayak bastığımda, devrimi sindirmeye çalışan bir servis bulmuştum. Hürriyet tarihinde ilk kez sporda dev bir hamle yapmaya karar vermiş ve zamanın ekol spor servislerinden Milliyet’in spor şefi Nezih Alkış’ı transfer etmişti.
Güçlü bir ekipti. Bugünün gazetecileri bile bazılarının isimlerini artık unutmuşlardır ama her biriminde birbirinden ünlü spor gazetecisi vardı. Alaettin Metin, Oğuz Tongsir ve Faik Gürses sıra ile istihbarat şefliği yapmıştı o yıllarda. Daha sonra şef olacak olan, Sabah Grubu’nda bugün dahi kullanılan isthbarat havuz sistemini kuran Ayhan Yılmaz’ın çömezlik yıllarıydı. Esat Yılmaer basketbol muhabiriydi. Bahri Havadır Galatasaray’a bakardı. Foto muhabirleri zamanın en ağır abileriydi. Atılay Kayaoğlu, İlyas Namoğlu, Ruşen Güven, rahmetli Selahattin Gökhan’ın yayında biz Engin Biçer’le birlikte çoluk çocuk sayılırdık. Sayfa sekreterleri bile sonraki yıllarda ünlenecek olan İlhan Uzundurukan, Tunç Kayacı, Şaban Özden’di. Başlarında da Simavi’den fazla Hürriyetçi olan Yücel Telören oturuyordu. Ziya Şengül, Sanlı Sarıalioğlu, Doğan Koloğlu, Eşfak Aykaç gibi ünlü isimler de yazar kadrosunda yer alıyordu.
Hürriyet’in bir de Gazete isimli gazetesi vardı. Sami Başaran ve Kamil Başaran’ın peşpeşe öldürülmesi traj açısından bekleneni de vermeyen bu gazetenin sonu olmuştu. Hürriyet yönetimi oradaki gazetecilerin büyük bir bölümünü amiral gemisine aldı. İşte Onur Belge o gazetenin spor müdürüydü ve ekibi ile gelmişti. Bugün Hürriyet’in sporunu yöneten Mehmet Arslan ile İsmail Er de oradan gelmişti bize!
Onur abiye servisin ortasında bir masa ayarladılar, hürmette kusur etmediler ama gazete işlerine de pek karıştırmadılar. Sanırım Onur abi de pek istekli olmadı. Beşiktaş’ı takip etti, özel haberleri verdi, işini yaptı, gerisine karışmadı. O kadar etkiliydi ki Beşiktaş camiasında, o kadar sevilmişti ki, işiyle sevdasını karıştırmadığı için nasıl koyu bir Fenerli olduğunu çoğu kimse bilemedi.
Hürriyet bazı gençleri eğitim için yurtdışına yollardı. Onur abi Londra’da eğitime giden, Londra Büro’da bir dönem çalışan biriydi. Sanırım Wibmledon’ı yerinde izleyen ilk Türk spor gazetecisi de oydu.
Gençleri önemserdi. Gerçi herkese saygı duyar, önemserdi ama mesleğe yeni başlayanlara özellikle destek verir, morallendirirdi. Sanırım meslekteki çaylaklığında onunla tanışan herkesin “Onur abi”si ile ilgili anıları vardır. Ki o dönemde, katı Bab-ı Ali geleneğinde çömezler ezilmesi gereken potansiyel rakiplerdi. Ve ezilirlerdi!
O kadar çok ortak anımız var ki, hangisini anlatayım? TSYD Genel Başkanı seçildiğinde onun ilk yönetiminde ben de vardır. Rakibi Esat Yılmaer’di ve karşı listeye geçtiğim için yıllarca bana gönül koymuştu. Çok çekişmeli bir seçimdi. Esat abi mutlak favoriydi. Hatta bu yarış için rakip listeden çok değerli bir abimiz “Kim mi kazanır? Real Madrid- Kasımpaşa maçı bu arkadaşlar” demişti. O dönem Kasımpaşa 2.Lig’de düşmemeye oynayan bir takımdı ve “Kasımpaşa” kazandı!
Gitmiyor. Elim klavyeye gitmiyor. Yazı da gitmiyor.
Kimseyi kırmak istemeyen, kibar bir İstanbul beyfendisiydi.
En son metroda yürüyen merdivende karşılaştık. Ben çıkıyor, o aşağıya iniyordu. “Bülent” diye seslenince fark etmiştim. Zıt yönlere hızla bizleri taşıyan sistem nedeniyle uzaklaşırken “Görüşelim. Seni arayacağım” diye seslendi.
Görüşemedik.
Kızmazdı. Hep pozitifti. İnce bir espri zevki vardı.
Görüşelim abi…
Kısmetse “Ahiret News”ta diyelim abi…
Mekanın cennet olsun…

Önceki İçerikTürk basınının acı günü… Onur Belge’yi kaybettik…
Sonraki İçerikTarih tekerrür mü ediyor? Elemeler biterken Milli Takım başladı! Dünya üçüncüsü Hollanda’yı üç golle uğurladı…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz