Futbola geri dönmek ister misin?
Şenol Güneş geldiği ilk gün benimle bir toplantı yaptı ve “Futbola geri dönmek ister misin yoksa yerine kaleci mi bakayım” dedi. Benim geçen senemi kayıp sayıyordu. Ben de ona söz verdim. Futbola adeta geri döndüm.
Kolay değil… Üç sene evi olmadan diyar diyar gezerek oynadı iç saha maçlarını. Binlerce mil uçarak kovaladı şampiyonluk kupalarını. Hedefe en çok yaklaştığı dönemde, işte o kanayan yarası tutup çekiyordu paçalarından. Evsizlik Beşiktaş’ın en önemli sorunuydu. Geçtiğimiz son iki sezonun en kritik haftalarında evine, tribüne ve soyunma odasına ihtiyaç duyduğu anlarda gitti o şampiyonluklar.
Bu durumu gören Beşiktaş Yönetimi ise ne yaptı etti, yeni stadının açılışını bu senenin final haftalarına yetiştirdi. 14. şampiyonluğuna evinde Osmanlıspor’u yenerek ulaşan Beşiktaş’ta herkes, “Bu stad yetişmeseydi, şampiyonluk da gelmezdi” diyordu.
Samet Aybaba ile başlayan FEDA dönemi, Bilic’le kendini toparlarken Şenol Güneş ile SEFA dönemine geçiş yaptı. Beşiktaş’ın çileli son üç dönemine şahitlik yapan kaptan Tolga Zengin’in de dediği gibi “İmkansızı başardılar”.
Müthiş bir öyküsü vardı bu 14. şampiyonluğun. Atatürk Olimpiyat Stadı’ndaki Galatasaray maçı öncesi bel ağrıları nedeniyle oynamayan Tolga Zengin’i aradığımda kendisi Milliyet’e aynen şunları söylemişti:
“Şampiyon olana kadar konuşmak istemiyorum. Eğer şampiyon olursak size bu sezonun hikayesini anlatırım.”
Ve kaptan sözünü tuttu. İşte Tolga Zengin’in kaleminden Kartal’ın hikayesi…

Öncelikle Milliyet okurlarına sevgilerimi ve saygılarımı iletiyorum. Bu hikayeyi yazmak kolay değil. Bazı yaşananlar aile içinde kaldığı gibi takım içerisinde de kalacak. Ama bazı şeyler de var ki onları da sizlerle paylaşmak gerekir…
Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır. Bilic’in farklı, Şenol hocanın farklı bir tarzı vardı. Bilic gerçekten çok iyi bir insan fakat onun tarzı daha rahat. Şenol hoca da müthiş bir insan ama onun tarzı ise daha sert. Bu sertlik şahsi değil, tamamen iş disiplini ile ilgili. Doğal olarak iki senelik bir dönemden sonra Şenol Güneş tarzına alışmak hemen olacak iş değildi. Beşiktaş’ta onunla daha önce çalışmış olan oyuncu bendim. İmzayı attığı günden sonra bütün takıma, onun tarzından tutun, oyun sistemine kadar herşeyi anlattım. Bundan dolayı iki hoca arasındaki geçiş dönemi çabuk oldu.
İŞİN SIRRI ORTASI
Bana göre şampiyonluğun en önemli temel taşlarından biri ise orta sahadaki sistemdi. Fenerbahçe, Mehmet Topal ve Souza gibi çift ön liberolu oynarken biz tek ön liberolu oynadık. Bunun kararını Şenol hoca sezon öncesi yapılan hazırlık maçlarından sonra aldı. Atiba tek ön libero Oğuzhan ise hücuma dönük oynuyordu. Bu nedenle hücum yönümüz çok ön plana çıktı. Evet basit goller yedik ama ligin en çok gol atan takımı olduk. Üstelik ligin en az gol yiyen takımlarından biriyiz.
Ligin ikinci haftasında Trabzonspor’a puan kaybettiğimizde hiç panik olmadım. Takım içerisinde ‘Bu sezon galibiyet serisi yakaladığımız an, şampiyonluğun en güçlü adayı biziz’ demiştik. Eğer o maçı 11 kişi tamamlasak üç puan bizimdi. Ayrıca Trabzonspor o dönem çok güçlüydü. O mağlubiyetten sonra hoca soyunma odasının önünde bekleyerek hepimizin elini tek tek sıktı.
Hoca hatalarımızı yüzümüze söyler ama galibiyet olsun mağlubiyet olsun soyunma odasının önünde bizi bekler elimizi sıkar. Aklıma gelmişken şu satırları yazmadan geçemeyeceğim. Şenol Güneş geldiği ilk gün benimle görüştü ve bana ‘Futbola geri dönmek ister misin yoksa yerine kaleci mi bakayım’ demişti. Böyle dedi çünkü benim geçen senemi kayıp sayıyordu. Geçen sene beni futbol oynamadı olarak görüyordu. Ben de ona söz verdim. Futbola adeta geri döndüm. Şenol Güneş gerçekten bu camia için çok doğru bir tercih oldu.
BİZ TAKIM OLDUK
Trabzonspor maçından sonra haftalar ilerledikçe, işler rayına oturuyordu. Oyun kimliğimiz yavaş yavaş ön plana çıkıyordu. Oynadığımız futbolla taraflı tarafsız herkesi kendimize hayran bıraktırıyorduk. Bu süreçte tabii ki sıkıntılar da yaşanıyordu.
Ama ben ve takımın tecrübeli isimleri, takım olma yolunda bu sıkıntıları ortadan kaldırmak için teknik heyete ve yönetime yardımcı oluyorduk. Dünya’nın en iyi takımı olsanız da mutlaka takım içerisinde küslükler, mutsuzluklar, memnuniyet duymama gibi sıkıntılar yaşanır. Zaten bunları aşabilmeniz durumda başarıyı yakalayabilirsiniz. Bir beraberlik veya bir mağlubiyette, Türkiye’de rüzgâr bir an tersine dönebiliyor. İşte bu durumlara göğüs gererek biz takım olmayı başardık.
Gomez’e ilk gün inandık
Onun ismini duyduğumuzda ‘Demba Ba’nın yeri doldu’ dedik. Kiloları vardı ama böylesine hücum yönü yüksek bir takıma geldiği için onun bu kadar gol atacağını biliyorduk
Mario Gomez ismini ilk duyduğumuzda takım içerisinde konuşulan tek şey şuydu: Demba Ba’nın yeri doldu. Gomez kendini daha önce ispatlamış çok büyük bir golcüydü. Kesinlikle çok büyük bir transferdi.
Kampa ilk katıldığında fazla kiloları vardı. Eski formundan uzaktı. İdmansız geldi. Böylesine hücum yönü yüksek bir takıma geldiği için onun bu kadar gol atacağına inanıyorduk. Şenol hoca lige onunla değil Cenk Tosun ile başladı. Cenk, Mersin İdmanyurdu maçında üç gol attı. Gomez o gün takımın hücum yönünü çok daha iyi gördü. Cenk’in attığı gollere hem takım adına hem de bu hücum yönünü gördüğü için seviniyordu. Şenol hoca ona hazır olmadığı için ilk haftalar yedek kalacağını söyledi. Eğer oynatsaydı belki de Gomez bugün buralarda olmayabilirdi. Şenol hoca gerçekten çok tecrübeli bir isim.
Gomez’e değindik ama Cenk Tosun’u unutmamak lazım. Şampiyonluğa giden bir takımda mutlaka arkadaki iki golcü birinci golcüymüş gibi hazır olmalı. Mustafa Pektemek de takım için çok önemli bir golcü. Ancak Cenk Tosun kadar hazır bir ikinci forvetimiz olmasa işimiz gerçekten çok daha zor olurdu.
Sezona üç golle başlaması Cenk Tosun ve bizim için çok iyi oldu. Forvetteki rekabet bizim bu kadar çok gol atmamızı sağladı. Cenk Tosun yedekliği kabul etmeyerek sanki her maç ilk onbir oynayacakmış gibi antrenmanlarda hazırlandı. Hem Alman hem de Türk milli takımlarına golcüler verdik.
O golü defalarca seyrettik
Bursaspor deplasmanında atılan gol uzun süre aramızda konuşuldu. 1-0 yendik ve o maç bizim için çok önemliydi. O galibiyetin, şampiyonluk yarışında önemli bir yeri var. Son dakikada atılan o goldeki paslaşmayı, takımdaki herkes sonradan defalarca seyretti.
Hücum yönümüz o kadar iyi ki ister istemez rakiplerimiz ileriye çıkamıyorlardı. Böylece ilk savunmayı hücum hattımız yapmış oluyordu. Gole gitmeden önce sürekli paslar yapıyorduk.
Bu tür çalışmalar neticesinde kimi zaman arkadaşlarım bakmadan pas atıyordu. Herkes gideceği yeri biliyordu. Bursa’daki o gol de, antrenmanlarda yaptığımız bu çalışmanın neticesiydi.
 Panik havası vardı! 
Bizim için en önemli sorun sakatlık problemleriydi. Bu durum bizde psikolojik sıkıntılar yaratıyordu. Sezon öncesi hazırlık döneminde en ufak sakatlık durumunda korkudan koşarak o arkadaşımızın yanına gidiyorduk
Bana göre iyi bir teknik direktör kadar iyi bir doktor da, büyük takımlar için olmazsa olmaz. Çok önceden tanıdığım Sarper Çetinkaya hocamın bize gelmesini hep istemiştim. Beşiktaş ile anlaştığını duyduğumda nasıl mutlu olduğumu anlatamam. Takıma sakatlıkların azalacağını söyledim. Ve öyle de oldu. Bizim için en önemli sorun sakatlık problemleriydi. Bu durum bizde psikolojik sıkıntılar yaratıyordu. Sezon öncesi hazırlık döneminde en ufak sakatlık durumunda koşarak o arkadaşımızın yanına gidiyorduk. Hepimizdeki bu panik durumu teknik heyet ile sağlık heyetinin dikkatini çekmişti. Bu psikolojik baskıdan kurtulmaya karar verdiler. Bütün futbolcularla tek tek görüşüldü.
Tolgay Arslan’ın çapraz bağları koptuğu yönünde kötü haber alan Şenol Güneş, takım olumsuz etkilenmesin diye soğukkanlılığını koruyarak panik havası yaratmadı. Sağlık heyetinden Sarper Çetinkaya ve Murat Çevik, bu konuda müthiş işler yaptılar. Benim sezon başında bir omuz problemim vardı. Uzun zamandır acılar çekiyordum. Bir türlü çaresini bulamıyordum. Sarper Çetinkaya geldiğinde ona espriyle karışık, ‘Sen benim bu omuzu iyileştir, ben de bu takımı şampiyon yapayım’ diye takılmıştım. Omuzum iyileşti, takım da şampiyon oldu. Tabi ki bu şampiyonluk benim omuzumun iyileşmesiyle gelmedi. Öncelikle bir takım olmalıydık ve bunu çok iyi başardık.
Hiçbir maçtan çekinmedim
Hakkımda bazı maçlar öncesinde bir çok şey söylendi. Şu bir gerçek ben hayatım boyunca hiçbir maçtan çekinmedim. Belimde ve omzumda ağrılarla oynadım. Bu sezon bütün antrenmanlara çıkmaya çalıştım. Geçen sezon durum farklıydı. Salonda çalışıyordum. Şükürler olsun ki şampiyonluk sezonunda, sağlık heyetinin de yardımıyla idman sayım arttı.
Bildiğiniz gibi ben geçen sezonun sonuna doğru ameliyat olacaktım ama doktorumuz ameliyata gerek olmadığını söyleyerek beni ayağa kaldırmıştı. Oynamama engel ağrılarım olmadığı sürece, bu sezon olduğu gibi sürekli oynamaya çalışırım. Hiçbir maçtan da çekinmem. (milliyet)
Önceki İçerikSosa başarının sırrını açıkladı: Ben çaldım Gomez oynadı!
Sonraki İçerikAslan’ın yeni gözdesi Sinan Gümüş, takımdaki favorisini açıkladı: Onun gibisi yok!

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz