Rutkay Aziz… Fenerbahçe tutkunu, Metin Oktay hayranı…

Posta gazetesi spor yazarı Faik Gürses, sanatçı Rutkay Aziz’le bir röportaj gerçekleştirdi:

Türkiye’de yüzünü görmeden sadece sesinden tanıyacağınız kaç kişi vardır? Desem ki 100. Çıkmaz bile. Rutkay Aziz sanatını mükemmel icra ederken sesiyle de büyülüyor karşısındakini. Etkili, yumuşak ve tondan tona kılık değiştiren acayip bir şey. Sanki gırtlağında oturan birisi var, konuşurken ayarlıyor. Bariton, tenör gibi operacıların icra ettikleri sesi fışkırtıyor. Dostluğumuzun epey uzağa dayandığı bir ortamdan sonra ilk kez röportaj yapma fırsatım oldu. Hem Fenerbahçe hem tiyatro ve sinemayı yatırdık telefon ahizesine. Fenerbahçe Rutkay Aziz için başka bir dünya. Onu hiç tanımayan sade bir Fenerbahçe tutkunu zanneder. Oysa içindeki Fener aşkı bambaşkadır. Ben de öyle başladım zaten. Ufaktan girdim, sonra büyüttük işi. İşte Rutkay Aziz’in söyledikleri…

Nasıl Fenerbahçeli oldunuz?

Şişli Camii’nin karşısında oturuyorduk. Abim, annem ve babamla. İlkokul çağlarımdı. Bir Galatasaray- Fenerbahçe maçı oynanmış, caddeden yürüyen taraftarların omzunda bir Fenerbahçe tabutu gördüm. Sonra karar verdim Fenerbahçeli olmaya.” Rutkay Aziz’in bu enterasan Fenerbahçeli olma biçimi yıllar geçtikçe onu büyük bir Fenerbahçeli yapıp çıkmış.

Kaç yıllık bir Fenerbahçelilik? 40-45 yıl var mı?

Var tabii canım. 50 hatta, 50’den de fazla. İlkokuldan beri dedim ya.

Bu süre içinde en hoşunuza giden bir Fenerbahçe başkan profili desem. 

Tartışmasız bir Ali Şen’in yeri var tabii. Onun dışında ben Aziz Yıldırım’ın da kulübe katkılar sağladığını düşünüyorum. Hepimizin eleştirilecek yanı vardır, Aziz Yıldırım’ın da var, benim de var. Kulübün 100’üncü kuruluş yıldönümünde statta bir şiir okumuştum. O anı unutamam. Başkanlar da unutulmaz.

Can, Lefter ve Metin

Eskilerden, seyrettiğimiz 1960’larda başlayan lig o günden bugüne sizi en fazla mest eden Fenerbahçeli veya Fenerbahçeliler kimler?

Her zaman için Can’ın (Bartu) yeri bende farklı olmuştur, ışıklar içinde uyusun. Lefter’in yeri başka olmuştur. Onlarla büyüdük diyebilirim. Ama koyu Fenerbahçeli olmama rağmen Metin Oktay’a da saygı ve sevgim sonsuz büyüktür. Bize 5 tane gol attıkları zaman bile ben alkışlıyordum. Ne yazık ki tanıyamadım. Bir gün bana anlatırsın.


Kulüplerin gidişatını nasıl görüyorsunuz?

Borçlanmaları falan… Gidişatı iyi görmüyorum. Türkiye’nin gidişatı gibi Faik. İşlerin çok zor olacağını düşünüyorum. Bir takım haberler duyuyoruz, UEFA falan değişik kararlar alıyorlar galiba. Bu virüsten sonra dünya farklı bir dünya olacak. Bu farklı dünya, dünya futbolunu da etkileyecek gibi duruyor. Maddi anlamda ve idari anlamda.

Ali Koç desem, nasıl tarif edersiniz?

Kendisine büyük bir destek verdik, işi zor ama üstesinden gelir.

Bu yeni genç nesilden sizi etkileyen, ‘Ah şu genç futbolcu da Fenerbahçe’de oynasaydı dediğiniz birisi var mı?

Takip ettiğim kadarıyla takımda Ferdi denilen arkadaş önemli bir oyuncu gibi görünüyor. Sen ne dersin Faik? (Faik Gürses: Doğru, Ferdi Kadıoğlu çok fazla Ersun Yanal zamanında şans bulamadı veya bulsaydı şu an çok fazla konuşuyor olacaktık. Rutkay Aziz: Çok farklı bir yetenek sanırım. Senin kadar takip edemiyorum.)

Şu an ligler tescil edilmeli mi? Yoksa kalan 8 maçla ligler bitirilmeli mi? Şampiyon bu 8 maçın sonunda mı ortaya çıkmalı?

Bence maçlar ertelenmeli. Haberlere bakıyoruz, halen halkımız durumun vahametini kavramış değil. Ciddi bir rahatlama hissediyorum pazarlarda, caddelerde orda burda. Maçların da maskeli ve bazı ayarlamalarla oynanması bana çok gerçekçi gelmiyor. Futbol o kadar yan yana, kucak kucağa bir oyun ki. Futbolcularımızı riske atmamalı.

Ateş ölçer, dezenfektan, seyircisiz oynanması bu futbol estetiğini kalan 8 maç için sizce etkiler mi?

Bence çok olumsuz etkiler. Seyircisiz maça alıştık tabii. Keyfi olmuyor bana sorarsan. Seyircisiz tiyatro yapmak gibi bir şey.

Lig oynanırsa kalan 8 maç içerisinde en şanslı takım olarak kimi görüyorsunuz?

Bana sanki Trabzonspor daha şanslı gözüküyor ama bunu ön görmek çok zor. Sonuçta futbol bu. Topun da bir canı var Prekazi’nin dediği gibi. Topun da ne yapacağı belli olmaz.

Emek vermeden olmaz

Muammer Karaca’dan gireyim, Gülriz Sururi ve diğerleri. Şu anki tiyatroyu tarif ederseniz nasıl bir durumdadır Türk tiyatrosu?

Bana sorarsan Türk tiyatrosunun ilerlemesinde özel tiyatroların rolü de var. Ama destek şart. Bakanlığın bu sese kulak vermesi lazım. Ama yine de genç arkadaşlar çıkmıyor değil. Emek vermeden de bir yere gelinmiyor, özellikle genç kuşak, emeksiz bir anda bir yerlerde olma telaşı içine giriyorlar. O da pek olmuyor Faik.

Türk tiyatrosunda 15-20-30 sene konuşabileceğimiz, gençlerden, konservatuvardan gelen isimler sizce kimler? Ah şunda çok güzel yetenekler görüyorum dediğiniz…

Mert Fırat arkadaşım bu konuda oldukça yetenekli. Şu anda beraber oynadığım Dolunay Soysert. Artık Altan Erkekli’yi saymıyorum bile. Bir Vahide Perçin var. Çok zor bir soru sordun. Başkaları da var muhakkak tabii, kimse atladığım için kusura bakmasın.

Türk sineması ilk 10′ girer

Türk sineması nasıl bir seyir halindedir?

Sinema tabii. Her zaman bir şey söyledim bilmem ne kadar katılacaksın. Sinema seyircimiz, tiyatro seyircimizden çok daha ileride. Niye ileride? Çünkü sinema seyircimiz dünyanın en son örneklerini anında seyretme olanağına kavuşuyor. Öyle bir şansı var. Festivallerle, şunlarla bunlarla. Sinema seyircimizin bu anlamda beğenisi, değer yargıları çok daha önde. Tiyatro seyircimiz, dış dünyanın tiyatrosunun ne durumda, nerde olduğunu pek bilmez. Dünya tiyatrosunu bilen 3-5 kişi vardır Türkiye’de takip eden. Bunlardan bir tanesi Zeynep Oral arkadaşım. Buna rağmen hem oyunculuk açısından hem yapımcılık hem yönetmenlik anlayışı, Yeşilçam’dan sonra çok değişime geçmiştir. Büyük bir değişim olmuştur. Yapımcı anlayışı değişmiştir. Oldukça genç ve yönetmen olarak da uluslararası alanda değerli çalışmalar oldu, çok başarılı çalışmalar oldu. Kutlamak gerek. Diyeceksin ki yurt dışı festivallerde ödüller alan bir takım filmler, Türkiye’de salon, seyirci bulamadı. O da ülkenin dramı. Bir laf vardır geçmişte, tiyatro yapmak, sinema yapmak dünyanın sayılı güzel mesleklerinden biridir de memleket yanlış.

Siz, Türk sinemasının, Türk tiyatrosunun en önde gelen sanatçılarından bir tanesi olarak, Türk sinemasını Avrupa ile karşılaştırdığınız zaman nereye koyarsınız, ilk 10’un içerisinde olabilir mi?

Bir sıralama yapmayayım. Yönetmen arkadaşlarımızın çalışmalarıyla olur. Bunlardan tabii bir tanesi de Nuri Bilge Ceylan arkadaşımızın çalışmalarıdır. Yılmaz’ı saymaya gerek yok. Yılmaz Güney’i. Bu anlamda bir takım genç arkadaşlarımız var. Yani ilk 10’un içine Türk sineması girer.

Önceki İçerikGalatasaray Başkanı Mustafa Cengiz, 10 saat süren bir beyin ameliyatı geçirdi
Sonraki İçerikFenerbahçe, Samandıra’da kovid-19 vakası olduğunu açıkladı, antrenmanları iptal etti

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz