Beşiktaş’ın resmi kanalı BJK TV’de yayınlanan Sabah Keyfi programı, Şehir Tiyatroları’ndaki 3 BJK’li oyuncunun bestelediği şarkı nedeniyle yayından kalkmıştı. Kararı, BJK Basın Danışmanı Rıdvan Akar duyurmuştu. Bu karara, yöneticiliği döneminde BJK TV’yi kuran Reha Muhtar’dan itiraz geidl.

31446135

——–

Arkadaşımın kızı…

-“Hazal büyüdü…” diyor telefonda;

-“Senin kurduğun televizyonda program yapıyor… Reha Abi’sini programına davet etmek istiyor… Benim aracı olmamı istedi…” diyor…

Hakan Kalkavan Beşiktaş yönetimine, tesadüfen beraber girdiğimiz, ama beraber ayrılmaya tesadüfi olarak değil, birlikte karar verdiğimiz kader arkadaşım…

***

Londra’da okuyan kızı Hazal’ı, üniversite mezuniyetinin arkasından programcı olarak BJK TV’ye sokuyor…

Kendisi armatör…

Kızı; benim Hakan’la yöneticilik yaptığımız sırada kurduğum BJK TV’de programcı oluyor; para almadan hizmet veriyor…

Hazal; armatör babasına BJK televizyonunda çalışarak layık olmaya çalışıyor…

Babası da; Londra’da okuttuğu kızını, kendi kulübünün televizyonunda yayıncı olarak görüp, mutlu oluyor, gururlanıyor…

Para almıyor Hazal; çünkü babası kızının Beşiktaş’tan para almasını istemiyor…

*****

KURDUĞUM VE AYRILDIĞIM TELEVİZYONA KONUK OLMAK…

Hazal ıkına sıkına Beşiktaş’lı ünlüleri konuk aldığı programına konuk etmek istiyor beni…

Uzun zamandır kendimle ilgili aldığım bir karara uymaya çalışıyorum…

Yazar ve yorumcu olarak sorulara cevap vereceğim programlar dışında hiçbir televizyon programına çıkmıyorum…

Çok nadir göründüğüm yayınlar; televizyonculuğumun dışında; yazar olarak fikrimin sorulduğu programlar…

“Televizyoncu kimliğimle çok uzun bir süredir çıkmama kararındayım yayınlara…”

***

Ancak hayat kaçtığın şeyi, en kaçamayacağın şekilde karşına çıkartıyor ustaca…

Ben çıkmak istemiyorum derken, kader arkadaşımın televizyonculuğa başlayan kızının teklifi çıkıyor karşıma…

Üstelik kendi kurduğum televizyonda…

-“Ne söyleyeyim ki…” diyorum…

-“Hazal’ın benimle televizyon programı yapmaya ihtiyacı varsa; geleceğim kaçamam ki…”

***

Bir taraftan da “ne yapacağım şimdi uzun uzun kendini anlattığın televizyon programında” diye içim içimi yiyor…

*****

PROGRAM YAYINDAN KALKIYOR…

Önceki gün; Hakan Kalkavan’ın ismini görüyorum cep telefonumun ekranında…

Telefonu açmamla konuşmaya başlıyor:

-“Hazal’ın programı yayından kalktı…” diyor…

-“Anlamadım…” diyorum…

-“Ben de anlamadım…” diyor…

-“Şehir tiyatrolarından üç Beşiktaş’lı çocuğu konuk almışlar… Çocuklar da beatbox (hiçbir alet kullanmadan ağız, dudak, dille yapılan müzik) türü besteledikleri bir Beşiktaş rap’i söylemişler…

Güya bu; taraftarın büyük tepkisine yol açmış… Özür dilenmiş… Program yayından kaldırılmış…”

*****

ŞEHİR TİYATROLARINDAKİ ÇOCUKLAR…

Şehir tiyatrolarındaki Beşiktaş’lı genç sanatçıların yaptıkları parçayı ve koreografiyi you tube’dan buluyor ve izliyorum…

Bana pek hitap etmiyor; bu tip sert koreografiler…

Ama; içinde küfür yok, kıyamet yok…

***

Sonuçta bunu yapan çocuklar da Beşiktaş’lı…

Genç tiyatrocular kendilerine göre bir parça besteliyor yorumluyor diye; bunca kıyamet kopar mı?..

Adam mı kesiyorlar, küfür mü, hakaret mi ediyorlar da program yayından kaldırılacak kadar, felaket bir senaryo ortaya çıkıyor?..

Beşiktaş’lı çocukların yaptıkları bir beste ve koreografi “tribün kültürüne uymadı” diye onları ötekileştirmenin, idam etmenin, aslanlara yem yapmanın anlamı var mı?..

***

Bu parça tribünde mi söylenecek?.. Hayır…

O zaman ne?..

Beşiktaş sevgisini kim nasıl içinde hissediyorsa ona göre bir eser çıkartır, beğenen izler, beğenmeyen izlemez…

Sonuçta; Beşiktaş’lı sanatçı çocukların, biraz uçuk, biraz marjinal bir bestesi ve koreografisi yayınlanan…

Küfür yok, hakaret yok…

“Ötekileştirilmeye karşı çıkmanın abidesi haline gelen kulübe”, beğenmediğin koreografiyi linç etme hakkını hangi Beşiktaş kültürü veriyor?..

***

-“Program yayından kaldırıldı…” diyor Hakan…

Kızı Hazal;

-“Reha Abi; biz ne yaptık da bunlar oluyor hiçbir şey anlamıyorum…” diyor…

-“Seninle ilgisi yok Hazal…” diyorum…

-“Seninle hiç ilgisi yok…”

***

21 yaşında Londra’da üniversite bitiren; Beşiktaş gol yedi mi ağlayan, pırıl pırıl bir genç kız; deli gibi sevdiği, beş para almadan 18 saat kan ter içinde babasına layık olmak için çalıştığı kulüp televizyonunda “ne olduğunu anlamadan programı yayından kaldırılan bir televizyoncu” haline geliveriyor…

***

Hazal’ı sakinleştiriyorum…

Hakan Kalkavan’a;

-“Bu olayların günahsız Hazal’la ve programla hiçbir ilgisi yok… Takımla son zamanlarda bütün deplasmanlara gidiyorsun… Arkadaşlarla kulübün içine girmiş durumdasın… Yine belli ki birilerini ürkütmeye başlamışsın…” diyorum…

Ne dediğimi anlıyor, cevap vermiyor…

***

Hakan’la konuşurken; Poyraz’a Mina’ya Beşiktaş’la ilgili öngördüğüm şeyin ne kadar doğru olduğuna bir kez daha kanaat getiriyorum…

-”Benim çocuklarım Beşiktaş’lıysa, şampiyonluklar kazanan Beşiktaş’lı aktif sporcular olurlar… Alırım siyah beyaz formalarını, onları basketbol oynatır, tenis oynatır, futbol topuyla tanıştırırım…

Beşiktaş’lılık birbirini yok etmeye çalışan ayak oyunlarının arasında kaybolmak değil, iyi ve ahlaklı sporcu olmaktır…

Ahlaklı sporcu olmanın, ahlakı savunan kültüre sahip olmanın dışında bir Beşiktaş yok…

Çocuklara yapılanları içime sindiremiyorum…

REHA MUHTAR- VATAN

Önceki İçerikSelahattin Duman: Ş.Ligi’ne gitmek aya gitmek gibi olacak. FB, M.United’tan 2 yıldız aldı yine olmadı!
Sonraki İçerikNtvspor’un FB muhabiri Onur Tuğrul: Fenerbahçe’yi takip eden muhabirler arasında 3-4 kişi İngilizce biliyor!

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz