TSYD’nin iftarları
Önce TSYD’nin Levent’teki tesislerinde Genel Merkez iftarına katıldım. Sonra Point Hotel’de İstanbul Şubesi’nin iftarındaydım. Öncelikle Allah kabul etsin… Dostları görmek, sohbet etmek güzeldi… Ama göremediklerim de oldu. Ya tatildelerdi ya iş için yurt dışında ya da seçim öncesinde yaşanan ve seçimde süren küslükler nedeniyle yoktular.
Seçim öncesindeki yazımda belirtmiştim. “Ülke zaten keskin çizgilerle kamplaşmış, derneğimizde bu kamplaşma olmasın” demiştim. Ama gördüm ki hem seçimde hem de sonrasında bu kamplaşma yaşanıyor. ‘Onların olduğu yere gitmem’ diyen de var, ‘Onların yüzünü görmek istemiyorum’ diyen de…
TSYD’nin yeni başkanı sevgili Oğuz Tongsir bu kamplaşmanın olmaması için özde mi yoksa sözde mi olduğunu anlayamadığım bir şekilde çabaladı, ama nafile… Öyle ‘Beyaz giyin gelin, beyaz sayfa açalım’ demekle olmuyor… Önce yüzlerimizin ve kalplerimizin beyaz olması lazım… Mazereti var mıydı bilmiyorum ama İstanbul Şubesi’nin iftarında yer almaması da bana garip geldi…
MEKANIN CENNET OLSUN DEVRİM ABİ
Bir büyük gazeteciyi, bir büyük insanı, bir güzel adamı daha kaybettik. Kendi adıma ortak dostlarımızın hiçbirinden Devrim Abi için kötü söz duymadım. Devrim Sağıroğlu dendiğinde herkesin içinin ısındığını, onu ne kadar sevip, saydıklarını hissettim. Zaman zaman rahmetli Süleyman Seba’nın dostlar sofrasında bir araya gelir hasret giderirdik. Dostlar sofrasından Süleyman Abi’nin ardından Devrim Abi de ayrıldı. Mekanı cennet olsun. Allah yakınlarına ve dostlarına sabır versin.
