Fatih Altaylı, Habertürk Spor yazarı Atilla Türker’in menajerlere hakkın ortaya çıkardığı haberler karşısında yetkili kurumların sessiz kalmasına tepki gösterdi: “Türkiye 2. Ligi’nde bile oynayamamış, Hollanda 2. Ligi’nde bile yedek oturan bir adamı Milli Takım’a çağırıyorsun ve “Ben de kampta tanıdım kendisini” diyorsun. ‘Menajer dolapları, dümenleri’ diye yazıyor Atilla ama kimseden ses çıkmıyor. Bunu federasyondan birileri kotarıyor muhtemelen. Lucescu da alet oluyor ya da ortak. Bilemem.”

– Atilla Türker’in son haberi çok ses getirdi. Erol Erdal Alkan’ın Milli Takım’a alınmasını siz nasıl yorumluyorsunuz? Böyle bir şey nasıl olabilir?

Bir şey var ise zaten federasyon kaynaklı. Atilla’nın yazdıkları müthiş… Türkiye 2. Ligi’nde bile oynayamamış, Hollanda 2. Ligi’nde bile yedek oynayan bir adamı Milli Takım’a çağırıyorsun ve “Ben de kampta tanıdım kendisini” diyorsun. ‘Menajer dolapları, dümenleri’ diye yazıyor Atilla ama kimseden ses çıkmıyor. Belli ki, bunu federasyondan birileri kotarıyor muhtemelen. Lucescu da alet oluyor ya da ortak. Bilemem. Ama iddialar müthiş ve görünen bir köy var ortada.

DEVLET DENETLEME KURULU DEVREYE GİRMELİ

Bence federasyon değil, Devlet Denetleme Kurulu devreye girmeli. Böyle bir rezillik olamaz. Kulüplerde bu işleri duyuyor, işitiyorduk ama artık Milli Takım’ı da menajerler kuruyor ve bunu da bu kadar fütursuzca, 2. lig futbolcularını Milli Takım’a sokacak kadar cüretkârca yapıyorlarsa bunu federasyon falan değil, DDK çözer. Lucescu bu adamı Milli Takım’a çağırınca bir kişi de kalkıp “Hoca bunu çağırdın da kim bu herif?” demez mi ya!

 

MİRCEA LUCESCU’YU MAYMUNA ÇEVİRDİLER

– Teknik direktör Lucescu, “Yeni bir nesil yaratıyoruz” dedi. Bu görüşe katılıyor musunuz? Böyle bir ışık aldınız mı?

Lucescu’dan hiç bir ışık almadığımı söylemeliyim. Lucescu benim için tam bir hayal kırıklığıdır. Anlayabildiğim kadarıyla Lucescu’yu maymuna çevirdiler. O da buna ses çıkarmıyor. Takmışlar burnuna halkayı oradan oraya sürüklüyorlar. O da hiçbir karakter belirtisi göstermeden çekildiği yere gidiyor. Açıklamalarından da bu durum zaten anlaşılıyor. Bir teknik direktör Milli Takım’a çağırdığı oyuncu için “Ben de ilk defa kampta gördüm” diyorsa ortada büyük değil, çok büyük, devasa bir sorun, bir soru işareti var demektir. “Takımı gençleştiriyorum” deyip, orta alanda Selçuk’a görev veriyorsa bir kafa karışıklığı var demektir. Burası “Doğu” deyip, sonra “Doğu Avrupa demek istedim” diyorsa bir sorun var demektir. Lucescu’nun konuşmalarına bakınca zannedersin Romanya’dan değil de, Hollanda’dan, İngiltere’den geliyormuş gibi. Rusya’da değil de, İngiltere’de bir takım çalıştırmış gibi. Yabancı konusunda söyledikleri bir gün öyle, bir gün böyle… Belli ki, federasyondaki karakter eksikliği Lucescu’ya da yansıyor.

CUMHURBAŞKANI’NIN YABANCI KONUSUNDAKİ GÖRÜŞLERİ YÜZDE BİR MİLYON DOĞRU

– Cumhurbaşkanı Erdoğan, yabancı kuralının 2019’dan sonra değerlendirmeye alınacağını söyledi. Böylece bu konu hakkında yapılan spekülasyonlar da sona erdi. Neyin ne olduğu anlaşıldı. Erdoğan’ın bu görüşüne ne diyeceksiniz?

Cumhurbaşkanı’nı canlı yayında izleyemedim ama kaydetmiştim, sonra izledim. Her şeyden önce konuşma üslubu ve konuşmasındaki sükûnet çok hoşuma gitti. Yabancı konusundaki görüşleri yüzde bir milyon doğru görüşlerdir. “Sözleşmeler var, hemen sınırlama gelmez” demesi çok yerinde. Sonrasında “Makul bir sınırlama olabilir” demesi de çok yerinde. Bu konuda söylediği cümlelere yüzde yüz iştirak ediyorum. Federasyondan da kulüp başkanlarından da çok daha akıllıca, çok daha makul konuştu. Tabii federasyon ve kulüp başkanları, Cumhurbaşkanı ne düşünüyor tam olarak bilemedikleri için bir şey diyemiyorlardı. Çünkü alayı o koltuklarda hak ettikleri için değil, başka nedenlerle oturuyorlar. Cumhurbaşkanı bu beceriksiz ve kifayetsizler ordusunun da işini kolaylaştırdı. Benim için yanlış olan ise futboldaki bir yabancı meselesinin dahi Cumhurbaşkanı’nın çözeceği konu haline getirilmiş olması. Memleketin en basit işiyle ilgili olarak bile artık Cumhurbaşkanı’na bakılıyor. Ayıptır, Cumhurbaşkanı’na karşı ayıptır. Federasyona alacakları koltuğu, masayı bile Cumhurbaşkanı’na sormadan alamayacak kadar kifayetsiz insanlar yönetiyor her yeri. Gördüğüm kadarıyla artık yönetici diye bir şey kalmadı. İdareciler var.

GAZETECİLER KULÜP SÖZCÜSÜ HALİNE GELDİLER

– Geçen gün Muhabirler Meclisi yaptık. Bu sohbette muhabirlerin artık bir kulüp taraftarı olarak gözükmesinden duyulan rahatsızlık dile getirildi. Sizce şu anda muhabirliğin en büyük sıkıntısı nedir? Nerede hata yapıyorlar?

Biliyorsunuz ki, bu konuda spor müdürünüz Halil Özer’e zaman zaman sitem ediyorum, mesaj gönderiyorum, söylüyorum. Ne yazık ki, böyle bir durum oluştu. Önce yazarlar, takımlara göre bölündüler ve takım yazarlığı çıktı. Şimdi de muhabirler. Muhabirler kulüp yönetimlerine yakın olmak, daha iyi haber almak, kulüpte kabul görmek için fanatizme yöneldiler. Bu da gazeteciliği bozdu ve gazeteciler kulüp sözcüsü haline geldiler ve kulüplerdeki olumsuzlukları yansıtamaz oldular. Bu gazetecilik açısından iyi bir şey değil ama spor muhabirlerine laf söyleyecek halimiz yok, çünkü aynı şey her alanda geçerli ne yazık ki! Siyasete kızıyoruz ama kulüp yönetimlerinin muhabirlere uyguladığı baskı, siyasetçilerinkinden aşağı değil. Siyasette akreditasyon var diye kızıyoruz; aynısının beteri kulüplerde var. Başkanlar gazete yöneticilerini arayıp “Şu muhabiri kov” diyorlar. Siyasetçiler bile bu kadarını yapmıyor emin olun.

GALATASARAY’IN HER ZAMAN ÇİFT FORVETE İHTİYACI YOK

Galatasaray çift forvet oynamalı mı?

– “Çok seks yapmakla çok çocuk olmaz” diye bir laf vardır. Çok forvet oynamakla çok gol de olmaz. Hatta bazen tersi olur. Kastettiğiniz çift santrfor ise rakibin oyununa, maçın gidişatına göre çift forvete dönülebilir veya çift forvetle başlanabilir. Kanatları kullanıyor ama ortada işi bitirmekte zorlanıyorsan çift santrfor oynayabilirsin. G.Saray genelde rakibi ortadan delen bir oyun oynamaya çalıştığı için bu haliyle çift forvet ihtiyacı yok ama geriye düştüğü maçlarda, Mariano ile Latovlevici top getiriyor ve Gomis tek başına atamıyorsa çift santrfor denenebilir. Ön, arka direk paylaşımı yapabilirler. Tabii böyle zamanlarda Maicon’u da öne alabilir. Eren’den daha isabetli vurabiliyor genelde.

BU SORUN ÖYLE AZİZ BEY’İN AĞIRLIĞI İLE ÇÖZÜLMEZ

– Fenerbahçe’de yaşanan son gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu saatten sonra toparlanma şansları var mı?

’Toparlanma’dan kastınıza bağlı… “Fenerbahçe şampiyon olabilir mi?” diye soruyorsanız, çok zor. Önünde bir sürü takım var. Hangi birini geçecek. Daha iyiye gider mi? Gidebilir, gitmeyebilir. Bilmek mümkün değil. Görebildiğim kadarıyla takımla Aykut Kocaman arasında bir sorun var ve hocanın son açıklamaları bu sorunu küçültmedi, büyüttü. Nasıl güvenecekler birbirlerine. Takımda oynamayıp Milli Takım’da döktüren oyuncuları var Fenerbahçe’nin. Kim hatalı, hoca mı, oyuncu mu? Şimdi Aziz Yıldırım ağırlığını koyarak bu sorunu çözmeye çalışıyor. Bu sorun öyle Aziz Bey’in ağırlığı ile çözülmez ki artık onun ağırlığında da sorun var zaten. Her olaya müdahil olarak geçici bir çözüm sağlamış gibi görünüyor başkan Yıldırım ama aslında kalıcı ve uzun süreli bir problem haline geliyor bizzat kendisi.

GALATASARAY’I EN ÇOK ŞAMPİYON YAPAN AZİZ YILDIRIM

– Neden her Galatasaraylı, Aziz Yıldırım ve Aykut Kocaman’ın görevde kalmasını istiyor?

Fenerbahçeliler de Özhan Canaydın’ın görevde kalmasını istiyordu hatırlarsanız. Galatasaray’ı en fazla şampiyon yapan başkan Aziz Yıldırım olduğu için görevde kalmasını istiyoruz. Hiçbir Galatasaray başkanı, Aziz Yıldırım kadar Galatasaray şampiyonluğu yaşamadı. O nedenle olmasın!

DEĞERİNİ BULAN HER OYUNCU SATILIR

– Beşiktaş’ta; Cenk, Tolgay ve Oğuzhan’a talipler var. Başkan Orman bu tekliflere soğuk bakmıyor? Sizce de müşteri çıkarsa Beşiktaş bu oyuncuları satmalı mı?

Beşiktaş’ın kendine koyduğu hedeflere bağlı olarak vereceği bir karardır bu. Benim anlayışıma göre değerini bulan veya değerinden yukarda bir paraya satılabilecek duruma gelen her mal satılır. Mal demem kimseyi kızdırmasın, profesyonel futbolda oyuncular kulüplerin malıdır bir anlamda. Şimdi benim 100 bin lira değerinde bir otomobilim var. Birisi buna 110 bin TL verirse satarım. Koleksiyoner değilsem, aile yadigârı değilse satarım. Eh bu futbolcular da Beşiktaş’a aile yadigârı değil sonuçta. Koleksiyonunu yapacak halleri de yok. Fiyat uygunsa, takım hedef büyütmüyorsa veya hedefine daha ekonomik yollarla ulaşabileceğine inanıyorsa satar. Bu kararı ancak Beşiktaş yönetimi verir. Ama futboldaki yeni transfer kuralları gereği bence satmak evladır.

Önceki İçerikYüksel Aytuğ: Yüzde 100 Futbol’da yüzde 100 samimiyet vardı… Erdoğan’ı halka yakın tutan sebeplerden biri de futbol!
Sonraki İçerikMondelēz International Türkiye’nin gönüllüler takımı hem koştu hem bağış topladı

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz