Futbol ve “Ferrari’sini satan bilge”

Robin Sharma’nın muhteşem kitabıdır “Ferrari’sini Satan Bilge”. İş hayatı ve kendi özel yaşantısında kafası karışmış bütün dostlarıma sık sık tavsiye ederim okumalarını… Hayatta her şeyi başarmış bir adamın geçirdiği bir kalp krizi sonrası aldığı kararları ve kendisini nasıl yenilediğini anlatır. Yaşadığı ülkenin en önemli avukatlarından biri. Tüm davaların başarıyla üstesinden gelebiliyor. Bu sayede büyük bir servetin sahibidir. Ama bir gün mahkeme salonunun ortasına yığılıp kalır. Kalbi onun bu yoğun çalışma temposuna ayak uyduramamıştır. Çok çalışarak elde ettiği büyük servetini, hatta Ferrasini bile satarak, Himalayalara kadar uzanan bir serüvenin öyküsü.
Yaşamımızdaki ruh ve beden sağlığını aynı kalitede yürütmenin güçlükleriyle hepimiz karşı karşıyayız. Ruh ve beden sağlığı için gerçekten birçok şeyden vaz mı geçmeliyiz!..
Büyük paralar kazanmış ve her istedğini elde etmişken olmak istediğimiz yerde zannedebiliriz kendimizi… Hepimiz hem bir
Ferrarimiz olsun, hem de çok sağlıklı birer birey olalım, hafta sonları ailece maça gidebilelim isteriz…
Çok şeyleri elde etmiş ekonomik durumları iyi seviyerde olan insanların, bir maçı izlerken büründükleri durum, tüm bu elde etmeye çalıştıklarının dışa vurumu olsa gerek…
Bir maçı izlerken duyduğumuz öfke, bize ne gibi zararlar veriyor. Rakip takımı tutan yakın arkadaşımızı, nasıl bir futbol maçı izlerken düşman gibi görebiliyoruz. Bunu yaparken nasıl üzüldüğümüzü, ya da aynı şeyi biz yaparken karşı tarafı ne kadar üzdüğümüzü düşünemiyoruz. Bunları farketmek için illa kalbimizin teklemesi mi gerekiyor!
Sevgisizlik en çok futbol maçlarında ortaya çıkıyor…
Milli Takım seviyesinde bile takımda sevdiğimiz sevmediğimiz oyuncular var. Rakip takımın futbolcusu gol attığında, milli takım taraftarı olarak sevinemiyoruz…
Cumartesi Gecesi Hollanda ile oynadık, farklı bir oyun sistemi oldu. Hiddink bir gün önceki basın toplantısında “Herkes yerini bilmeli” diye bir cümle kullanmıştı. Biz de yerimizi bilerek mi oynadık bilemiyorum ama oynanan futbol herkesin beğenisini kazanmıştı.
Peki neden hücum ağırlıklı ve baskılı futbol oynamadığımız halde herkes Türk Milli Takımı’nı beğenmişti. Aslında Hiddink haklı mıydı!.. Yerimizi bilerek oynarsak kazanmaya daha yakın oluyoruz ve kazandıkça kalbimizin teklemesine neden olan sebepler ortadan kalkmış gibi hissediyoruz.
Bizim kazanmaya çok ihtiyacımız var. Çünkü kaybedince hepimizin kaybettiğinin farkında olmayanlar var…
Sanılıyor ki sadece Milli Takım kaybediyor!..4

RECEP GÜNGÖR

Önceki İçerikBeşiktaş’tan sonra bir kötü haber de Trabzonspor’a…
Sonraki İçerikNamoğlu: Her forma çıkarma sarı kart değil… Oyundan çıkmada yorum hakemindir…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz