Şenol Güneş: Ben de tazminat davası açacağım

Beşiktaş Teknik Direktörü Şenol Güneş, tüm sanıkların beraat ettiği Şike Davası için, “Şike süreci, futbolla ilgili bir olay değildir ve hiçbir şekilde aklanmayacak” dedi. Güneş, 2011-12 sezonunda Fenerbahçe’nin yerine Şampiyonlar Ligi’ne gönderilmelerinin Trabzonspor’a büyük zarar verdiğini savunarak, “İki günde bir maç yaptık. Anamız ağladı. Konu tazminatsa, onu da Trabzonspor’un alması lazım. Benim kafamı karıştırdın, yolladın Avrupa’ya, ben zarar ettim. Madem düzen böyle, herkes hakkını arasın. Ben de tazminat davası açacağım” diye konuştu.

Beşiktaş Teknik Direktörü Şenol Güneş, Socrates’in sorularını yanıtladı. Siyah beyazlıların başında lige harika bir başlangıç yapan deneyimli teknik adam; Trabzonspor günlerinden 3 Temmuz sürecine, Beşiktaş’taki hedeflerinden siyaset ve sanata birçok konuda açıklamalarda bulundu.

“GEÇEN SEZON ŞAMPİYONLUĞU BEŞİKTAŞ HAK ETTİ”
– Dışarıdan gelen biri olarak Beşiktaş’taki ortamı nasıl buldunuz? Geçen sezon uzun süre lider götürülen bir yarış ve son virajlarda kaybedilen bir şampiyonluk var…

Beşiktaş’ın geçmişteki yönetimleri, hocaları, futbolcuları hepsi takıma katkı yaptı. Onlara teşekkür etmek lazım. Ben geçen sezon Beşiktaş’ın şampiyonluğu hak ettiğini düşünüyorum. Bunu Bursaspor’dayken de söyledim. Beşiktaş hakikaten iyi oynuyordu ama sezon başındaki çıkışı sezon sonuna taşıyamadılar. O yüzden de eleştiri aldılar. Futbol böyle bir oyun.

“ÜÇ TAKIM İÇİNDE ÇALIŞMASI EN KOLAY OLANI BEŞİKTAŞ”
– Beşiktaş’a imzanız Trabzon’da nasıl karşılandı, tepkiler var mıydı?

Trabzon’da; Fenerbahçe’ye, Galatasaray’a Beşiktaş’a gidene çok sıcak bakılmaz. Bir de ben, Trabzonspor’un her alanında yer aldım. Belki bana kızmalarının asıl nedeni de budur. Taraftar, bazen takımını insanlar üzerinden sever. Öylelerinin bana kırgınlığı olabilir. Bazısı da saygı duyuyor. Benim illa Galatasaray-Fenerbahçe-Beşiktaş’ta çalışmak gibi bir beklentim olmadı. Ama şu kesin ki; bu üç takım arasında çalışması daha kolay görünen Beşiktaş’tı.

“BENİM ELİME GEÇEN KUPA OLMADI”
Trabzonluların da buna tepkisinin fazla olduğunu düşünmüyorum. Ta ki o basın toplantısında “Şampiyonluk görmedim” diyene kadar. Onlar öyle algıladılar, “2011’de olduk, nasıl görmedin?” dediler. Ama benim söylediğimle onların algıladığı arasında fark var; benim elime geçen bir kupa olmadı. Bu işin bir tarafı. Diğer yandan, 2010-2011 sezonunda da haksızlık olduğunu düşünüyorum. Bugün hukuken bazı gelişmeler yaşansa da düşüncem değişmedi. Dün neyse bugün de o.

“ORTADA BİR ÖLÜ, BİR DE KATİL VAR”
– 3 Temmuz sürecinin geldiği noktaya ne diyorsunuz? Dava sona erdi…

Hukuk diliyle mi konuşalım, duygularımızla mı? Türkiye’nin hukuk devleti olduğunu söylüyoruz. Bunu söyleyemiyorsak hiç konuşmayalım. “Tapeler var” dediler. Tapeleri ben yapmadım. Polis dendi, savcı dendi, şimdi kumpas deniyor. “Ortada bir suç unsuru var” dediler, bugün de “Hayır, yokmuş” diyorlar. Aynı devlette, aynı ülkede oluyor bunlar. Geyik muhabbetine döndü. Hukukçu konuşuyor, gazeteci konuşuyor, taraftar konuşuyor… Ortada bir ölü, bir de katil var. Ölü gömüldü mü? Gömülmedi. Katil? Hapse girmemiş. Bunu simge olarak söylüyorum, yoksa sporla ilgili birinin hapiste ne işi var? Buna kesinlikle karşıyım. Ama bir takımı yaralayacak eylemlerde bulunmak da doğru değil.

“ŞÜPHELERİ KALDIRABİLDİNİZ Mİ KAFANIZDAN?”
“Tapeleri imha edin” diyorlar. Bu konuşmalar olmuş mu? Olmuş ama uydurma olanlar da varmış. Şimdi soruyorum; şüpheyi kaldırabildiniz mi kafanızdan? Hiçbir şey olmamış gibi düşünebilir misiniz? Olanlar hukuka uydurulmuş. O gün, ona göre ceza verilmiş. Adamlar hapse atıldı. Bugün de hukuka uygun olarak dışarı bırakıldı. İkisi de yanlış. Ülkenin sıkıntısı bu. Nasıl tepki koyacaksın? Bazen kavga ederek yapıyoruz. Bu kez de olay unutulup sizin tepkiniz konuşuluyor. Şimdi ben bir şey desem, hemen “O bunu demiş” falan diyecekler.

“ANADOLU TAKIMI OLSA O KANUN DEĞİŞMEZDİ”
Kanun niye değişti? Ceza verilmesin diye. Orada herhangi bir Anadolu takımı olsa o kanun değişmezdi. Kanun ve hukukla bu kadar oynuyorsan, sen zaten hukuk devleti değilsin. Bunu kötülemek için söylemiyorum, hepimiz için diyorum. Cumhurbaşkanı, işçisi… Herkes için geçerli ‘bir’ kanun olsun ve buna göre birlikte yaşayalım.

“BÖYLE AKLANMA OLMAZ”
Şimdi herkes “Fenerbahçe’ye haksızlık yapıldı”, Fenerbahçe de “Bak hukuken aklandım” diyor. Hukuken aklanmak, Türkiye’de iftihar meselesi değil artık. Siz bu topraklarda bir şekilde haksızlığa uğradığınızı düşünüyorsanız, başkası haksızlığa uğradığında da bunu normal karşılarsınız. Şike süreci, futbolla ilgili bir olay değildir ve hiçbir şekilde aklanmayacak. Böyle aklanma olmaz. Hukukla aklanılmaz.

“ŞAMPİYONLAR LİGİ’NE GÖNDERDİN, ANAMIZ AĞLADI”
2011-2012 sezonunun sonuna play-off koydular. Ben mi koydum onu? Siz koydunuz. Şampiyonlar Ligi’ne girdik. İki günde bir maç yaptık. Anamız ağladı. Takım darmadağın oldu. Konu tazminatsa, onu da Trabzonspor’un alması lazım. Benim kafamı karıştırdın, yolladın Avrupa’ya, ben zarar ettim. Sen bana görev verdin, ben mi gittim oraya? Planlamam değişti. Madem düzen böyle, herkes hakkını arasın. Ben de tazminat davası açacağım. Hapse giren adamlar da hakkını arasın. Gücü olan, hukuku istediği gibi kullanıyor.

“HAYATIMI BAŞKALARINA GÖRE YAŞAMAM”
– Kamuoyunun size bakışı hem pozitif hem de negatif. Bir yandan ‘Bilge adam’ denirken, zaman zaman teknik direktörlüğünüz geri plana itiliyor ve üstüne sık sık eleştiri alıyorsunuz…

‘Bilge adamlık’ benim haddime değil, bilgelere saygısızlık olur. Ama herkesin bir hikâyesi vardır, dolayısıyla herkes bir romancıdır. Hakkımda istedikleri kadar övgüde ya da yergide bulunabilirler. O övgülerden ve yergilerden alacağım varsa alırım. Hayatımı başkalarına göre şekillendirseydim, şu an burada olmazdım zaten.

“OYSA BENİM KIYAFETİM HEP AYNIYDI”
Dünya Kupası’na giderken yalnız, dönerken kalabalıktım. Giderken kıyafetim konuşulmadı ama dönerken konuşuldu. Oysa benim kıyafetim hep aynıydı. Saçımı eleştirdiler mesela… Berberim Balmumcu’da, çok eskiden beri ona giderim. Dedim ki: “Bak beni eleştirmiyorlar, seni eleştiriyorlar.” Bu, işin magazin tarafı. Kötü olan, halkın bir kesimi bu tarafa daha çok takılıyor.

“BENİM ESERİM OYUNCUDUR”
Antrenörlük konusunda ise hiç iddialı olmadım. Kariyerime bir şey katma gibi bir derdim yok. İşimi iyi yapmaya çalışıyorum. Benim eserim oyuncudur. Oyuncu sahada işini yapıyorsa, ona bir şey öğretebiliyorsam, rakiplerimle yarışıp öne geçebiliyorsam o bana yeter. İşler iyi gittiği zaman ‘bizden’, kötü gittiği zaman ‘senden’ bilinir. Bu Türkiye’deki spor kültürünün değil, genel kültürün sorunu.

“GENEL KÜLTÜR PARAYLA BÜYÜMEZ”
Bizim eğitim düzeyimiz düşük. Eskiden örf ve ananelere bağlı “Otur, kalk!” düşüncesi vardı. O gün için geçerliydi. Yaratıcılığı kısıtladığını düşündükten sonra bunu değiştirdik. Ama yeni döneme geçerken hayatla ilgili kanunlar koyamadık. Onun boşluğunu yaşıyoruz. Ekonominizi büyütebilirsiniz ama genel kültür parayla büyümez, satın alınacak bir şey değil o.

“HERKES BAŞKASINI ŞİKAYET EDİYOR”
– Söylediklerinizden yola çıkıp toplumda genel bir ahlaki çürümeden bahsedebilir miyiz?

Kesinlikle. Bakın, çocuğa verdiğiniz eğitimde hata varsa bu giderek büyür. Eğitim aileden, toplumdan başlıyor. ‘Ben’ olgusu ortaya çıktı artık ama kulüp başkanı da önemli, ben de önemliyim. Ekibiz biz. Bunun ırkı, dili, dini yoktur. Türkiye Cumhuriyeti üzerinde yaşayan her vatandaş değerlidir. Ben size Ermeni mi, Rum mu, Laz mı, Kürt mü diye bakmıyorum. Herkes başkasını şikayet ediyor. Sen kendine bak önce. Önce kendimizi düzeltelim. Yönetenler ve kurallar da düzgün olacak tabii. Bugünkü Erdoğan, dünkü Özal, fark etmez… Hepimiz biriz.

“MAKAMDAN ALDIĞIM GÜÇLE YÖNETİCİLİK YAPMAYACAĞIM”
Biz başbakanı içimizden seçiyoruz, bu toplumun içinden. O yüzden, onu ilah yapmayacağız. Ben burada yönetmek için oturuyorum, kendi keyfim için değil. “Ben buradayım, siz görürsünüz, siz kimsiniz?” falan dersem, ben zaten adam değilim. Ben makamdan aldığım güçle yöneticilik yapmayacağım. Ben kendimden aldığım güçle makama değer katacağım.

“ÇOCUKKEN FAKİRDİM AMA İSYANKAR DEĞİLDİM”
Türkiye’de çok sorun var ama artık sıra canlara geldiği için öbürlerini unuttuk. Bombalanma olayları mesela; böyle bir ülkede, ne çalıştığınızı, ne kazandığınızı düşünebilir misiniz? Anca canınızı düşünürsünüz. Ben çocukken fakirdim ama isyankâr değildim. Şimdi durumum iyi ama çocuğuma daha iyi bir imkân sunabiliyor muyum? Hayır, tam tersi… O günkü imkanlar inanın daha iyiydi. Çünkü daha huzurlu, daha mutluyduk.

“ZENGİNLİK PARAYLA DEĞİL DÜŞÜNCEYLE OLUR”
Parayla, ekonomiyle zenginlik olmaz. Düşünceyle olur. Ama ekonomi yardımcı olur, buna katılıyorum. Teknolojinin katkısı insan ömrünü uzatıyor. Ama bozdukları da var. Organik mi, değil mi diye bakıyorsun. Benim neye sahip olduğum çok önemli değil. Hepsi gelip geçici. Ev senin mi? Hayır. Ev sana sahip aslında. Bugün sen varsın, yarın başka biri oturacak orada. Hepimiz gelip geçiciyiz, 60-70 yıl ömrümüz var. Şu anda isteklerimiz olmadı diye şikayet ediyoruz ama bunu yaparken var olanı da kaybediyoruz. İnşallah bozulmayız. (Socrates Dergi)

Önceki İçerikHacıosmanoğlu, BBC’yi haber oldu: Bakalım Mourinho bundan daha iyisini yapabilecek mi?
Sonraki İçerikİtalya Spor Yazarları Derneği’nin Türk üyesi Dündar Keşaplı, TGC ve TSYD’yi yazdı!

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz