Sabah gazetesi yazarı Hıncal Uluç, Recep Adanır’ın cenazesine gitmeyen Beşiktaşlı yöneticileri yerden yere vurdu:

Bir Baba Recep vardı

Türk futbolunun efsanelerinden birini daha kaybettik.. Ölüm ilanları..
Bir iki tek sütun haber.. Hepsi o.. Günlerdir bekliyorum, birisi otursun bir yazı yazsın.. Başta Beşiktaş’ın her şeye maydanoz başkanı dahil, bir önemli Beşiktaşlı bir iki laf etsin de “Baba” Recep’in Türk futbol ve Beşiktaş tarihindeki yerini bugünkü kuşaklara anlatsın..
Yok!. Yok!.
Baba Recep böyle mi gider ruhsuzlar, vefasızlar?.
“Baba” lafını bu ülke kaç futbol adamına verdi bugüne dek?.
Bir Baba Hakkı vardı.
Beşiktaşlı.. Bir Baba Gündüz çıktı sonra.. Ve de işte Baba Recep!.
“Baba”lık bambaşka bir şeydir.
Babalık, hem futbolu, hem liderliği, hem insanlığı, adamlığı ile efsane olmaktır.
Babalık en ezeli rakip dünyasından bile saygı görmektir..
Baba Recep öyleydi işte.. Onun için “Ender”di zaten..
Çok iyi dostumdu. Antalya’ya taşınana dek, görüşürdük.
Turgay’a “Berlin Panter”i unvanını kazandıran o ünlü maçın kahramanlarından biriydi. 1951’de, üç yıl sonra Dünya Şampiyonu olacak Herberger’in Almanyası’nı, Olimpiyat Stadında, 100 bin Alman önünde 2-1 yenerken, o çılgın seyirciyi ölüm sessizliğine büründüren ilk golümüzü o zaman 21 yaşında olan genç Recep atmıştı.
6 yıl sonra ben 17 yaşında gazeteciliğe başladım. Beşiktaş’ın Ankara deplasmanlarında, kamp otellerine gide gele onunla tanıştım. Benden 10 yaş büyüktü ama, dedim ya “İnsan”dı.. Bana hep kardeş muamelesi yaptı. Kardeş gibi olduk.
1959’da Beşiktaş, “Baba”dan vazgeçti.
Kasımpaşa’ya verdi. Orda oynarken Metin Oktay Palermo’ya transfer oldu.
Galatasaray’ın nerdeyse yarısı gitmişti.
Teknik Direktör “Baba” Gündüz, eksileni, Kasımpaşa’da buldu. “Baba” Recep’i unutulmuşluğundan aldı, Galatasaray’a yerleştirdi. Öyle bir yerleştirdi ki, Metinsiz ne yaparız” derken camia Galatasaray o yıl Şampiyon oldu..
Topa müthiş hakim, harika çalımlar, şutlar atan, müthiş oyun kuran Recep’i “Ağır” diye eleştirirdi, zamanın ağabey yazarları..
Galatasaray forması ile Ankara’da oynuyorlardı. Bir kontratakta, santra yuvarlağının içinde ama, gerisinde kaptı topu Recep. Önündekine bir çalım..


Sürmeye başladı. Rakip santrhaf da peşinden. Recep top sürüyor, adam topsuz yetişemiyor..
Beşiktaş’ın “Yaşlandı” diye bıraktığı Recep arayı açmaya başlayınca, ayağa fırladım ve bağırdım..
“Ona ‘Ağır’ diyenler görüyorlar mı, Recep’i..” Diyenler etrafımda oturuyorlardı. O zaman maçlar ekran başından değil, yerinde yazılırdı. Tüm Milliyet, Tercüman ve Hürriyet yazarları ordaydılar..
Baba, topu 18 çizgisine kadar götürdü ve tutulmaz şutunu çaktı.. 50 metre koşudan sonra o şutu öyle çıkarmak!.
Topu doksana takmak?.
Bakın, hala unutmadım o golü.. Hala gözlerimin önünde, 19 Mayıs Stadında cadde tarafındaki kaleye o top sürüş, o şut, o gol!.
İstanbul’daki konuşmalarımızda hep nasıl yürekten Beşiktaşlı olduğunu anlattı bana, şüphem varmış gibi.. Kendisini unutulmuşluktan çekip alan Baba Gündüz’e şükranlarını ihmal etmezdi ama, o Beşiktaşlı Baba Recep’ti o hep!..
“Hiç mi kırgınlığın yok, Baba” dedim bir defasında..
“Kırgınlığım yok, ama alacağım var” dedi bana gülerek..
“Beşiktaş’ta oynadığım dönemlerden kalan bir transfer alacağım var.. Bin lira!.
Onlar unuttular.. Ben de hatırlatmadım.
Kulübüme feda olsun!.” “Feda olsun” dediği para ile, o yıllarda ev alınırdı İstanbul’da.. Tarla alsa, milyarder ölürdü bugün!.
Beşiktaş’ı kim temsil etti, cenazede?.
Kim gösterdi medyada, çok hak ettiği vefayı?.

Önceki İçerikTanju Çolak’tan şaşırtan yazı: Sneijder herkesi kandırabilir, beni asla! Sakın ha, andanmayın!
Sonraki İçerikTSYD Yaz Okulları kayıtları başladı

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz