Fenerbahçe Teknik Direktörü İsmail Kartal, Haber Global’e konuştu. Kartal, Trabzon’da yaşananları ve Süper Lig’deki şampiyonluk yarışını yorumladı:

“Trabzon taraftarlarının içine giren bence başka bir farklı niyetli insanlarında olduğunu düşünüyorum. Kolluk güçleri takip edecek. Bu kadar olaylar oluyor, şiş düşüyor üzerinden, bıçak var. 200-300 kişi sahaya atlıyor. Oyuncularım kendilerini savunmayacak mıydı? Birinin dayak yiyip, şişlenip, bıçaklanmasını mı bekleyecektik? Herhangi biri, siz bir yere giderken size saldırsa, kendinizi ailenizi korumak için müdafaa bulunamaz mısınız?” 

“Osayi’nin kafasını duvara vurdular”

“Asıl işin koridor kısmı var, o konuşulmalı. Koridorun köşesinde oyuncuları bekliyordum. Osayi, Fred geldi en son. Osayi geldi ve birisi ona vurdu. Kafasını duvara vurarak baygınlık geçirdi. Osayi’yi almaya gidiyorum. Onların antrenörü var Mustafa Sarp. Beni tuttu, çocuk kötü niyetli değil. Bir şeyler diyor ama duymuyorum. Elim şişmiş neden oldu bilmiyorum. 3 metre önümde yatan Osayi’nin yanına gidemedim. Abdullah hoca geldi beni almaya. Bir anlık oldu her şey. Orada büyük saldırıya maruz kaldık.”

“200-300 kişi sahaya girmiş, tabii ki kendimizi müdafaa edeceğiz”

“Ceza meza kimsenin verebileceğini düşünmüyorum. Ne yapsın oyuncum kendini müdafaa etmesin mi? Bir iki kişi olsa münferit bir olay deriz. 200-300 kişi sahaya giriyor. Tabii ki kendilerini müdafaa edecek oyuncular.”

“Oğlum Emre’yi 5-6 kişi araya aldı. 6 sayfalık darp raporu var oğlumun. Kaburgalarında ezilme var. Bir gün hastanede kaldı benim oğlum. En fazla darp edilen oğlumdu. Bir baba olarak düştüğümüz durumu düşünebiliyor musunuz? Yıllar önce şampiyonluğa gidiyorum, kurşunlanıyorum ve şampiyonluğumuz gidiyor elimizden. Bu sene aynı şekilde Trabzon’da yaşananlara hayret ediyorum. Daha birkaç hafta önce kendi sahanızda farklı yeniliyorsunuz tribünlerde tepki olmuyor. Neden iki camia karşı karşıya geliyor, neden bizim maçlarda bunlar oluyor?”

“Elinde şişle oyuncuma saldırdılar”

“Maç bitti iki yabancı oyuncuyla tokalaştık. Eren Elmalı’yla güzel sohbet ettik. Kaleci Livakovic bana doğru koştu ve sarıldı. Hatalı gol yedi, kaybetsek yıkılacaktı çocuk. Bana sarılırken titriyordu. ‘Sana mahcubum ama kazandık’ der gibi sarılıyordu. Ondan ayrıldım sahanın ortasına doğru gelirken, Trabzonspor’un menajeri var. Beyefendi birisi. ‘Hocam maçı kazandınız, tebrik ederim, takımı içeri alır mısınız?’ dedi. Bende tamam dedim. Arkamı döndüm bizimkiler sahanın ortasında sevinmeye başladı. O sırada maskeli biri atladı sahaya. Arbede yaşanırken takıma içeri girin dedim. O yaşanan arbede de bir tanesi bizim futbolcuya saldırıyor, elinde de büyük bir şiş çıkıyor. Oyuncum şişlense, futbol hayatı bitse kim hesap verecek. Bu şiş benim oyuncumdan mı düştü? Bir tanesinde korner direğinin sivri tarafıyla futbolcumu kovalıyor. Vursa, sakat kalsa kim hesabını verecek? Statta çok büyük bir güvenlik zafiyeti vardı. Taraftarlar bu kadar kolay nasıl girdiler. Yüzü maskeli biri sahaya atlıyor. Trabzonlu mert insandır, Karadenizliler delikanlı insanlardır. Ben de Karadenizliyim. Rizeliyim. Sen sahaya atlıyorsun, niye yüzün kapalı, sen kimsin? Seni biri mi oraya gönderdi? Sahaya atlayacak kadar cesaretin var, yüzünü niye saklıyorsun! Büyük bir güvenlik zafiyeti vardı.”

“Vücuduma yabancı maddeler geldi ama hiç rol yapmadık”

“Maç başından sonuna kadar vücuduma yabancı madde yedim ama hiç rol yapmadım, maçı provoke etmedim. Kafam yarıldı deyip ayılıp bayılabilirdim, böyle bir adam değilim. Maç oynansın diyerek sahanın içinde kalarak, bütün çabamı gösterdim. Yoksa biz farklı şekillere girsek maçı ertelettirebilirdik. Futbol kazansın diye iki camia arasında gerginlik olmasın diye oyun içinde kaldım. Sahanın içine girip su şişeleri topladım maç tamamlansın diye. Şampiyonluk kaybedebiliriz ama dostluk kazansın tarafındaydık.”

“Livakovic çok etkilendi”

“Livakovic, çok duygusal bir çocuk. İçine kapanık bir çocuk. Çok etkilendi. Şu an milli takımda, gelince ruh halini konuşacağız. Babası, ailesi Hırvatistan’da ayağa kalkmış durumda. Oyuncular üzgün. Yaşananları tasvip etmiyorlar, inanamıyorlar. ‘Niye diğer takımlar bize böyle davranıyor?’ diyorlar. Saha içinde yaşananlarla ilgili oyuncularımdan birçok şey geliyor bana. Burada açmak istemiyorum bunları. Gecemizi gündüzümüze katıyoruz başarı için. Artık bu maçtan sonra her şey net ortaya çıkmıştır.”

“Abdullah hoca rica etti, uyguladım”

“Abdullah Avcı merak ediyordur, doğruları bilsin. Devre arası koridorda yanıma geldi, ‘İsmail hocam bazı oyuncuların ısınırken tribünlere bakmasın, tahrik ediyorlar. Uyarırsan sevinirim, ortam gerilmesin’ dedi. Ben de ‘Peki hocam, teşekkür ederim’ dedim. Takımı topladım, sahadaki yedek oyuncuları da çağırdım. FB TV de çekti, isterlerse görüntüleri de izletiriz. ‘Hiç kimse tribünlerle uğraşmasın, işimizi yapalım, 2-0 öndeyiz maçı kazanıp dönelim. Kimse hakemle tribünlerle uğraşmasın. Biz buraya kazanmaya, futbol oynamaya geldik’ dedim. İkinci yarı ne hikmetse karşı taraftan tribün saldırısına uğradık. Su bombardımanı yağdı. Sol tarafta Ferdi, Tadic, Oosterwolde tarafı bu yüzden felç oldu, durdu. Hiçbir atağa çıkamadı. Kalecimizin önüne meşaleler atıldı. Konsantrasyonumuz bozuldu. Panik başladı sürekli uzun oynadık. Sonuçta golden önce atılan meşaleler varken, sahayı bile temizlettirmedi hakemler ve golü yedik. Golü yiyince Trabzonspor iştahlandı. Sahadaki oyunlarının yanı sıra tribündeki saldırı temposu da arttı. Sonuçta kendi hatamızdan penaltı oldu. Maç 2-2’ye gelince hamle yaptım. Cengiz’le Mert Hakan’ı sakat sakat kadroya almıştım. Belki oynatabilir diye. Soksam 3-5 hafta oynayamazlardı. İki değişiklik yaptık ve oyun dengeye geldi. İkinci hücumda golü bulduk ve kazandık.”

“Su şişelerini biz mi attık?”

“Bütün bu yaşananlarda sonra sanki günün sonunda biz suçluymuşuz gibi, oyuncular ceza alacakmış gibi bir algı var. Anlayamıyorum. Bu nasıl olur, inanamıyorum. Su şişelerini biz mi attık, kendi kendimize mi saldırdık, şişle benim oyuncuma saldırdılar, korner direğiyle saldırdılar. Oyuncularım kendini müdafaa ettiği için mi suçlu durumuna düştü? Sezon başından bugüne kadar birçok haksızlıklara uğradık. Büyük taraftarımıza sesleniyorum, buna rağmen şampiyonluk mücadelesi veriyoruz. Artık birlik beraberlik içinde takıma daha fazla destek olun. Yaşadıklarımız ortada. Neyle mücadele ettiğimizi, nelere karşı durduğumuzu görün. Sizden rica ediyorum. Önümüzdeki 8 maçı da kazanıp şampiyon olacağız. Saha içinde ve dışında yaşadıklarımız orada. Gözünüzü açın.”

“Herkesin bir hesabı var, Allah’ın da var”

“Herkesin bir hesabı var, Allah’ın da var. Biz kendimize inanıyoruz. Sezon sonunda biz şampiyon olacağız. Hiç kimsenin puan kaybetmesine de ihtiyacımız yok, 8 maçın 8’ini de kazanarak şampiyon olacağız.”

“Sezon başından bugüne kadar objektif olarak futbol adamları her iki takımın maçlarını izlesinler. Bizim en az 8-10 puan önde olmamız gerekiyordu!“

“Maç maç gideceğiz. Tek sıkıntı 7’sinde oynayacağımız Süper Kupa. Hem TFF hem de rakibimizin ülke puanı için bize destek olmalarını beklerdik ama maalesef olmadılar.”

“Tek sorunumuz Süper Kupa maçının 7 Nisan’da olması”

“Üç günde bir maç oynayacağız. Süper Kupa’yla ilgili bugüne kadar birçok sefer maçın ileri bir tarihe kaydırılması için, her takım da Avrupa’da yer almasından dolayı müracaatlarımız olmuştu. Şu anda Türkiye’yi tek temsil eden Fenerbahçe olarak bu maçın neden Avrupa maçı öncesinde oynatılması ısrar ediliyor, anlamış değilim. Sonuç olarak ülke puanı, milli maç gibidir. Türkiye Ligi’nin ikincisi olarak biz Konferans Ligi’ne 3 ön eleme oynayarak katıldık. İkinci takımın Şampiyonlar Ligi’ne katılması gerekirken, biz bu durumu yaşadık. Şu anda bizim maçların milli maçlardan farkı yok. 4 günde bize iki tane şiddeti yüksek maç oyna diyorlar. Ülke puanı önemsiz mi?

“Galatasaray’la oynadıktan sonra Yunanistan’a Olympiakos maçına gideceğiz. Galatasaray maçları yüksek stres altında oynanan maçlardır. Bunu oynayıp Avrupa maçına çıkmak ne kadar doğru olur? Biz bu maça daha çok dinlenip çıksak ülkemiz adına iyi olmaz mı? Bizim mücadelemiz bu. Biz bunu defalarca söylememize rağmen hem karşı takımın hem de TFF’nin bu tutumunu anlamış değilim. Daha önce Galatasaray’ın da Avrupa kupalarında mücadele ettiği zaman birçok kez maçlarının ertelendiğini biliyoruz. Neden bu tarihte oynatmaya çalışıyorlar, anlamış değilim”

“Konferans Ligi’nde iddiamız var”

“İlk günden bu yana Avrupa’da gidebildiğimiz yere kadar gitmek istiyoruz, demiştim. Bunun ucu açık. “Biz kupayı alacağız” demek keskin bir konuşmadır. Hayatta keskin konuşmam, yapamama ihtimalinizin olduğu şeylerin sözünü vermemelisiniz. Ben öyle bir insan değilim. Doğruyu söylerim hep. Çeyrek finale kaldık. İki takımı da eledik mi finaldeyiz. Avrupa kupasını kazanarak tarihi kulübümüzün başarılarını taçlandırmak istiyorum. Camianın bir evladı olarak bunu çok istiyorum. Hem lig hem Avrupa’da oynamak da kolay değil. Futbolcular Avrupa maçlarında seyahatlerden de çok zorlanıyor ama inşallah zor da olsa biz gidebildiğimiz yere kadar gidip günün sonunda da kupayı ülkemize getirmek istiyoruz.”

“Yabancı hakem olsun”

“Yabancı hakem olsun. Her zaman hakemlere arka çıktım. Pendikspor maçından sonra ‘Gördüğünüzü çalın, herkese eşit olun’ dedim, beni PFDK’ya sevk ettiler, ceza almam için. Ben kimseyi suçlamadım, hakarette bulunmadım. Başkaları neler söylüyor, hiçbir şey olmuyor. Ben hakemleri koruyarak konuştum, PFDK’ya sevk edildim. İnanamıyorum bunlara. Bunları gördükten sonra yabancı hakem olsun istiyorum artık, gelsin.”

“Trabzon’da yaşananları da herkes gördü. Beni parlatın demiyorum, ihtiyacım yok. Ne yapacağımı biliyorum. İlk geldiğim ve kurşunlandığımız sene de aldığımız puan da futbol da ortada. İkinci geldiğimde de her şey ortada. Her geldiğimde ben puan rekorları kırmışım, istatistikleri paramparça etmişiz. Her şey güzel giderken içerideki Fenerbahçeli dostlarımızın daha sağ duyulu olması lazım. Bugün ben varım, yarın siz gelirsiniz. Fenerbahçelilik böyle olmaz. Başkanına, hocasına, futbolcusuna, armasına sahip çıkmaktır Fenerbahçelilik. Haksızlıklara uğruyoruz. Bir günde çıkın hakem şunu yaptı, Fenerbahçe şöyle haksızlığa uğradı, deyin. Bunlar olmasaydı bizim takımımız 10 puan önde olması gerekirdi, deyin. Bu algıyı kıramadığımız gibi bir de içerideki insanlar bize vurunca, sanki Fenerbahçe’de işler kötüymüş gibi algı yapılıyor. Sonra da camiamız çok kırılgan oluyor, tabi böyle olur.”

“Ersin Düzen’i tanımam ama…”

“Yok A planımız, B planımız, C planımız yok diyorlar. Spor spikeri, yorumcusu Ersin Düzen “Öyle futbol adamları dostlarım var ki her maç Fenerbahçe puan kaybetsin de diye bekliyorlar. İsmail Kartal’ın yerinde yabancı bir hoca olsa acaba bunları yapabilecek misiniz?’ diyor. Kendisini de tanımam. FB TV’deki Ahmet arkadaşımız “Zaferin rengi filmi gibi oldu Fenerbahçe. Bir maç kaybetsin diye linçlesek diyenler var.” Diyor. Sonra diyorlar ki biz Fenerbahçeliyiz. Fenerbahçelilik, başkanını hocanı futbolcunu masörünü linç etmek değil, destek olmak. Onların hakkını aramak. Her beraberlikte, en ufak bir şeyde hepimize bel altı vuruyorsunuz. Eleştiriler olacak ama biraz da pozitif, yapıcı olması lazım. Böyle Fenerbahçelilik olmaz.”

Önceki İçerik“Fenerbahçeli yöneticiler Avrupa’da kendilerine lig bakıyor!”
Sonraki İçerikNelsson: Trabzon’da yaşananlar utanç verici

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz