Habertürk yazarı Mehmet Atalay, ‘evet’ diyen sporculara yönelik olumsuz kampanyayı eleştirdi, hemen her statta duyulmaya başlayan İzmir Marşı için de tespitte bulundu:

 

Sporda linç var mı?

 

Aslında en büyük demokrasi spordur, kuralları çok nettir… Başkalarını incitirseniz faul olur, rencide ederseniz sarı, hakaret, ya da küfrederseniz kırmızı kart görürsünüz… Haddi aşarsanız ofsayta düşersiniz veya çizginin dışına çıkarsınız, başkasının sırtına binemezsiniz, nizami atmadığınız gol iptal olur… Kurallar, sizi fena halde bağlar… Bu sayede de rakiplerinizin mağduriyeti giderilmiş, hakları güvence altına alınmış olur. Aynı şekilde başkalarının eylem ve söylemlerine karşı spor kuralları, sizin bütün haklarınız korunur… Yanlış yapan rakipleriniz de cezalandırılır… Bütün bunlar, sporun, ruhuna ve uluslararası kriterlere uygun olarak Fair-Play kurallarına göre icra edilmesini sağlar.

                                            * * *

Bir süre önce kaybettiğimiz gelmiş geçmiş en popüler sporcu Muhammed Ali’yi de dünya niye sevdi? “Sevgi dostluk barış” olan sporun, evrensel kurallarına uygun olarak adaletsizlik, zulüm, ırkçılık, savaş, masum kanı akıtılmasına karşı isyan ettiği için…

Real Madrid’in, Portekizli dünya yıldızı Ronaldo’yu sadece futboluyla değil, Filistinliler’e kan kusturan Gazze’de çocuklara ölüm yağdıran İsrail’i kınadığı, futbolcularına formasını bile vermediği ve yaralarını saracak para yardımı yaptığı için alkışladık. Barcelona’da oynayan starımız, ülkemizin gururu Arda Turan, Türkiye’nin geleceği için “Evet” dedi diye, bu öfke niye? Çin’deki yıldızımız Burak, Almanya’daki bombacımız Hakan Çalhanoğlu, “Ben de varım”la bu kadar hırpalanıyorsa, neyin hoşgörüsünden bahsedeceğiz ki?

Yıllardır Dünya Şampiyonluğu’na ambargo koyan Kenan Sofuoğlu, “Evet”çi diye bombardımana tutulacaksa, Olimpiyat Şampiyonumuz Taha Akgül’e sosyal konularda görüş belirttiğinde sahip çıkamayacaksak biz hangi sporcu, antrenör veya spor adamımızı koruyacağız, merak ediyoruz…

Kampanyayı başlattığı gerekçesiyle futbol tarihimizin en renkli simalarından, gerçekten de en başarılı yorumcularından Rıdvan Dilmen’e linç girişiminde bulunuluyorsa bu ülke, demokrasi sınavında ve özgürlüklerde bir arpa boyu yol alamamış demektir…

* * *

Beğenmediğiniz bir şey oluyorsa “Saray’a yaranmak” oluyor, hoşunuza giderse ve “Hayır”cıysa göklere çıkarıyorsunuz… Tribünlerde söylenen ve hiç kimsenin itiraz etmeyeceği, ülkemize mal olmuş İzmir Marşı’nı, “Yaşa Mustafa Kemal Paşa yaşa” deyişini, rakiplere karşı koz olarak kullanmak abesle iştigaldir. “Evet” ile “Hayır” kardeş terimlerdir, bir referandumda da, “Evetçiler” ile “Hayırcılar” kardeş olmalı ve kalmalıdır… Birbirlerinin asla rakibi değil, refikidirler… Tercihleri asla ayrımcılığa sebep olmamalı, hoşgörünün teminatı olmalı… Vatanını seven, milletini yüceltmek isteyen her bireyin, farklı metotları olabilir, olmalı da… Hiç kimse; düşünceleri, tercihleri ve inançları yüzünden asla aşağılanmamalı ve ülkesinde parya muamelesi görmemelidir…

Hele sporda öne çıkmış, toplumun sevgisini kazanmış, gurur yaşatmış isimlerin, çok politize olmadan, sosyal konularda da görüşlerini ifade etme gerekleri, hatta mecburiyetleri vardır… Sporcular, sadece güdülen bir koyun, yular vurulacak bir canlı olarak görülmemelidir… Örnek davranışları, eğitimleri, liderlik vasıflarıyla öncü olmalı, toplumun hiçbir kesimini dışlamadan, asla hakaret etmeden söylem ve eylemlerde bulunmalıdır… Koca koca şampiyonların, sindirilmesi, yöneticilikten uzak tutulması asla kabul edilemez. Onlar da, “Nasılsa, bizi bir yere getirmezler” yargısını aşıp kendilerini özellikle spor yönetimine hazırlamalı, federasyon, kulüp başkanı ve yönetici olmalıdır.

Bu yanlış anlayışın ürünü olarak da başka branşlarda yöneticilik yapıldığı halde futbolda, hiç kimsenin kulüp ve federasyon başkanlığına gelemeyişi, övünülebilecek bir şey değildir…

* * *

Türkiye, sporda çok badirelerden geçti… Ünlü spor tarihçisi merhum Cem Atabeyoğlu’nun kitabına göre; 40’lı yıllarda tek partili dönemde CHP üyesi olmayan bir sporcu, havadan kuş kapsa da milli takımlara alınmıyordu… Sporcu üniformalarında mutlaka “altı ok” taşınıyordu… Bir daha böyle günler görmek ve hangi parti iktidarda olursa olsun, yaşamak istemiyoruz… O zaman, sağda, ya da solda, “Evet”çi veya “Hayır”cı, kim hak ediyorsa, Türkiye’mize kim gurur yaşatacaksa, onun ülkemizi temsil etmesini istiyoruz… Yeter ki kırmadan, dökmeden, makul, mantıklı, özgürce düşüncelerini açıklasınlar ve kamplaşmalara alet edilmesinler… En büyük demokrasi sporsa, sporda linçe asla yer yoktur.

Önceki İçerikAziz Yıldırım tehdit etti: Ya yeni ihale, ya da yayınsız lig…
Sonraki İçerikTürkiye’nin en iyi DOTA 2 oyuncularını buluşturan Red Bull Son Şampiyon turnuvası için geri sayım başladı…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz