Türk Spor Basının duayen gazetecilerinden Lig TV ve Maraton denilince ilk
akla gelen isim, TSYD’nin eski dönem yöneticilerinden ŞANSAL BÜYÜKA:

Kulüplerde eski başkan ve yönetici düzeyi kalmadı!”
“Beşiktaş benim için ligin en keyifli futbolunu izlettiren bir takım. Onun için de
tribünleri dolduruyor. Fenerbahçe ise : ANTİKACI DÜKKANI… Fener’in bence
bugünü ve yarının kurtaracak oyuncuya ihtiyacı var. Galatasaray bir sene
içerisinde 5 hoca değiştirmekten bugünlere gelmiştir”

Spor camiasının bilindiği gibi ünlüleri çoktur,
bunlar arasında bazen alaylı, bazen de mektepliler vardır. İşini bilerek yapmak hem yazılı
basında, hem de görsel basında hatasız iş yapmak ayrı bir olaydır. İşte Türk spor basının
hata kabul etmeyen yöneticilerinden, titizliği
ve bilgesi ile daima önde gelen isimlerinden
biri de Lig Tv ve Maraton programını izleyicilere sevdiren, onları adeta ekrana bağımlı
yapan kişi ŞANSAL BÜYÜKA’dır… İşte sizlerle
bu ay ki konuğumuz Büyüka ile yaptığımız keyifli söyleşiyi şimdi paylaşacağız…
Sevgili Şansal Büyüka öncelikle röportajı-
mızı bu kıymetli vakitleriniz arasında kabul
ettiğiniz için çok teşekkür ederiz…

“Ne demek ben teşekkür ederim…”
Şimdi bizler sizin nerelerde çalıştığınızı ve
bulunduğunuzu biliyoruz. Ama okurlarımıza
bir de sizin ağzınızdan Şansal Büyüka diyelim…
“Kısaca anlatayım. Mesleğe 1973 senesinde
Milliyet Gazetesi’nde başladım. İktisat Fakültesi
Gazetecilik Yüksek Okulu’nu bitirdim. Gazetecili-
ğimin ilk yılında rahmetli Devrim Sağıroğlu’nun
askere gitmesinden sonra geçici olarak Ankara
Bürosu’nun başına gittim. Döndüm geldim ve
araya 6 yıllık serüvenim Güneş Gazetesi girdi.
Sonra iki üç aylık bir Yeni Haber var. Sonra yeniden Milliyet’e döndüm ve özel televizyonculuğun
başladığı yıllarda ekrana geçtim. Halen de
devam ediyor…”
Peki Spor Yazarlığında en çok neyi seversiniz…
“Ben Spor Yazarlığı denince muhabirliği bilirim. Başka şeyi tanımam. Haber atlatmayı, özel
haber yapmayı severim. Gazeteciliğin ruhu kalbi
odur. Gerisi ayrıntı…”

Yıllardan beri televizyonda Türkiye’ye
sporu sevdiren kişisiniz… Dediğim zaman her
zamanki mütevaziliği ile “Bilmiyorum, öyle
mi!” cevabı geldi. Hiç tarafsız olmadığınız
oldu mu?
“Mümkün değil. Taraflı olan bu işi yapmasın,
baştan beri hep söylediğim budur. Hepimizin
gönlünde bir takım var. Bunu dengeleme
bile yanlış bir ifade. Bunu göz ardı edemiyorsan, yapmayacaksın. Hiç taraf olmadım. Bu konuda iftihar ederim
kendimle… Alın terine emeğe saygı denilen bir iş var. Hak edenin kazanması
gereken bir dünyadayız. Onun için
hiç taraf olmadım”
Türkiye’de ligleri seyrederken hiç rahatsızlık
duyduğunuz oluyor
mu? Oluyor ise ne konularda?

“Oluyor. Şunu söyleyeyim. Kendimden
örnek vererek başlayayım. Başlangıçta bu işe
başladığımda stüdyoya güle oynaya girerdim.
Şimdi özellikle son 5 yılda nerede ne zaman
kavga çıkacak korkusu ile giriyorum. Açıkcası
çok hoşgörüsüz ve hoyrat bir futbol var. Tamamen
kendine yontan, kendi çıkarları için futbolun kurallarını hiçe sayan bir futbol anlayışı var. Buna
bakınca rahatsız oluyorum”
Şimdi Türk futbolunda eski yıllarda tribünlerde taraftarlar gayet uyumlu bir hava içerisinde maçları izlerlerdi. Son senelerde hatta
yasası bile çıktı. 6222 bunun gerekçesi ne?
Bu şiddeti kimler yapıyor niçin?

“Futbol çok hızla endüstrileşiyor. Eskiden taraftar saf temiz ve dürüsttü. Şimdi ise taraftar liderliği ile yöneticiler arasında gruplar oluştu.
Şunu çok net kabul edelim ki, eski başkan seviyesi ve düzeyi kalmadı. Kusura bakmasınlar. Yine
eski gazeteci ve yönetici düzeyi kalmadı. Bunu da
özeleştiri yaparak kendi mesleğimiz için söylüyorum. Türkiye artık nezakete, kibarlığa, terbiyeye
değil, hoyratlığa prim vermeye başladı. Bir sanal
alem var. Ama ondan önce internet siteleri ile
başladı. Orada gruplaşmalar, hedef göstermeler,
birbirlerine küfür etmeler, bir sonraki maç için
yapılan planlar, programlar, taraflı gazeteciliğin
çok hızlı yayılması son 20-25 yılda özellikle olayların körüklenmesi ve engel olunmak yönünde radikal adımların atılmaması. Ve ben 6222 sayılı
yasanın olduğuna da ben inanmıyorum. Caydırıcı
hiçbir tarafı yok. Ayrıca Türkiye’de bu yasa yerel
yönetimlerin, ya da ülkenin belli bölümündeki
mülki amirlerin o kulübe hoşgörülü bakışı nedeniyle de uygulanmıyor. Oysa İstanbul’da benim,
Trabzon’da benim. Gaziantep’de benim,
Bursa’da benim, Ankara’da oynayan da, Konya’da oynayan da benim. Herkese eşit uygulanması gerekirken, hangi bölgede ne olay
varsa, mülki amirler tarafından bir korumacılıkla işin üstü örtülmeye çalışılıyor. Bu
sözleri Futbol Federasyonuna, futbol yöneticilerine kadar getirebiliriz. Baktığınızda hiçbir ceza
layık olduğu dersi alamadı.
Böyle olunca da yapanın yanına kar kalıyor. Her sene katlanarak gidiyor”
Acaba bu şiddet olaylarının çıkmasında hakemlerin yanlış kararlarının da etkisi oluyor mu?
“Hakemlerin yanlış kararları elbette çok oluyor. Tahrik ediyor mu?

Evet, ona mutlaka katılıyorum. Ama bizde hep hakemleri hedef göstererek
olaylara çanak tutuyoruz. Dünyanın birçok yerinde hakem hataları oluyor. Ama onlar hiçbir
yerde kafa göz kırmıyorlar. Tabii hakem hataları-
nın tribün terörüne çanak tuttuğunu düşünüyorum. Ama hatalar zincirine bir sınıflandırma
getirecek olursak, bence en son sırada hakemler
yer alır”
Yeni sezonda çizgi hakemlerini kaldıracaklar. Sizce futbolu katkısı olur mu?
“Valla, altı hakeme çıkmasının bir katkısı olmadı. Vazgeçilmesinin de bir yararı olur mu tartı-
şılır, ama hiç olmazsa üç hakem işe daha ciddi
sarılmaları gerektiğine inanırlar”
Televizyonlardaki programlarda bazen
eski hakemlerin de yer almasını nasıl yorumluyorsunuz…
“Şimdi dünyanın her yerinde hakemlerin yorumları ve konuşmaları oluyor. Ama belki bizim
kadar olmuyor. Marcus’la mesele Cumartesi Almanya’da program yapıyordu. Onun için bize
Pazar günleri geliyordu. Açıkçası futbol programlarını seyredemiyorum. Çünkü kendi programı-
mın saatleri ile onlar çatışıyor. Şurası çok net
futbolun bir şekli var, bir seyircisi var. Futbol
programlarını da disipline edecek olan seyircidir.
Programlar toplumda karşılığını buluyor ise artarak devam eder, yoksa…”
Spor okuyucusunun günden güne giderek
azaldığını görüyoruz. Bu konudaki düşüncelerinizi rica etsek…

“Tüm dünyada maalesef spor okuyucusu giderek azalıyor. Çünkü hayatımıza internet girdi,
sanal dünya girdi. Alternatif kanallar ve yayınlar
girdi. Bizler eski kuşak olduğumuz için mesela
bendeniz gazeteleri bazen gece iki de üç de okuduğum oluyor. Ama gazetelerin sayfaları çok ba-
şarılı yapılmasına rağmen bizler artık atlatma
haberleri unuttuk. Şimdi muhabir arkadaşlarım
hiç kusura bakmayacak, nerede ise ortak çalışı-
yorlar. Gazeteleri gerek haber, gerek de resimleri açısından yan yana getirdiğimiz zaman
fotokopilerle karşılaşıyoruz. Bu olay benim için
gazeteciliğin ölümüdür. Gazetelerimizin çoğunluğu demeç gazeteciliğine döndü. Sonuçta bu sebeplerden ben okurların azalmasını da doğal
karşılıyorum”
Acaba sadece futboldan bahsedildiği için
mi tirajlar düştü…

“Türkiye’de sporun tutkusu var ama sadece futbol. Zaman zaman basketbol, voleybol heyecan veriyor ama… Uluslararası Tenis Turnuvası
düzenliyoruz, seyirci yok! Atletizmi kaçımız gidiyor
izliyoruz. At Terbiyesi nedir bilinmiyor. Mesela Spor
Yazarlarına sorun ne zaman atletizm var, sutopu nezaman yapılacak çoğunluğu bilmiyor”

2020 Olimpiyatlarına talip olmuştuk. Ama Japonya’ya kaybettik. Şimdi de rüşvet skandalı
ortada dolaşıyor…
“Okudum gazetelerde… Şurası çok
gerçek! Uluslararası spor örgütleri ve
kuruluşları bana göre bu tip işlerin bo-
ğazına kadar içinde diye düşünüyorum. Buna Uluslararası Olimpiyat
Komitesi’ni, FIFA’yı da katıyorum. Özellikle delegeye dayalı bir seçim olduğu
için, her ülke kendi çapında delegasyonu elde etmeğe çalışacak. Bu kadar menfaate dayalı bir sistemde olmaması mümkün değil”
Milli Takımımızın şansı sizce ne olur…
“Milli Takım bir mucizeyi gerçekleştirdi.
Çünkü gruplarda umudumuz bitmişti. Çünkü Mayıs’ın sonuna kadar lig koymuştuk. Onların hemen
ayarlanmaları yapıldı. Şöyle bir avantajımız var.
UEFA sistemi değiştirdi. Artık gruplardan üçüncü-
ler de çıkacak. Bu bizim için ekstra bir avantaj.
Ama şu de önemli çok sert bir ekiple başlıyoruz
biliyorsun Hırvatistan. Ben Hırvatistan’ı İspanya’dan daha tehlikeli buluyorum. Buna rağmen ilk
üçün içinde olabileceğimizi umuyorum. Ama
bizim bazı dezavantajlarımız da var. Mesela Arda
diyoruz kendi takımında yok. Caner diyoruz kendi
takımında yok. Cenk Tosun diyoruz kendi takı-
mında sürekli yer alamıyor. Burak Yılmaz diyoruz,
sakat. Halen bir stoper aranıyor. Buluna bilinmiş
değil. Bir Hakan Balta var. Yanına kimi koyacağız
diye düşünüyorlar. Biz hep rakipler üzerinden
kendimize fiyat biçiyoruz, ama kendimizi de dü-
şünmemiz lazım. Her maçta Selçuk frikiki çatala
takacak diye bir kaide yok. Mucizeler bile zaman
ister. Orada biraz sıkıntı görüyorum”
Futbolda yabancı yasağı kalktı. Bunun Milli
Takıma zararı yok mu?
“Fatih Terim’in fikirlerine inanırım. Ama yabancı yasağını ben de tasvip etmiyorum. Keşke
yabancının kalktığı gibi alt yapıdan ilk 18’e iki
genç katılımı mecburiyeti getirilebilse”

şansal büyüka 2Beşiktaş bir mucize mi
gerçekleştirdi. Fenerbah-
çe’nin bu kadar transfer
sonrası durumu ve Galatasaray’ın bu durumu…
“Beşiktaş benim için
ligin en iyi futbolunu oynayan, en fazla keyif veren,
öyle seyircileri statlara ve
tribünlere çeken uzak ara
en iyi takımımız. Fenerbahçe için şunu söyleyece-
ğim: ANTİKACI DÜKKANI… Mesela
Van Persie’yi alıyorsun, premier ligde
bir zamanlar çok başarılı. Ama son iki
senedir sakatlıklardan başını kaldıramıyor. Fenerbahçe’nin artık hem bugününü, hem de yarınını kurtarıcı
oyuncuya ihtiyacı var. Beşiktaş akıl ile
parayı yendi. Bu sene Gomez’lerle, Sosa’larla ve Şenol Güneş disiplini ile
başarılı oldu. Bu kulüpteki yönetim ilk
işe geldiğinde icradan kafa kaldıramı-
yordu. Ama azmetti ve üç içinde yeni
bir stata sahip oldu. Bence Beşiktaş
tarihe geçmiştir. Galatasaray’a gelince… Olay bir
sene içinde 5 hoca değiştirmekten. Bu olay hiçbir
kulübe yaramaz. Dursun Özbek öncesinde bir dizi
yanlış transferler yapıldı. Galatasaray Kulübü o
dönem menajerlere teslim oldu. Son dönemlerde
de Hollandalı ne derse o oluyor haline geldi”
Hamza Hocanın gönderilmesini nasıl buluyorsunuz…
“Son derece yanlış buluyorum. Ligin 11. Haftası
ve Beşiktaş ile Fenerbahçe’den bir iki puan gerideydi. Sonrasında hiç dikiş tutmadı”
Sevgili Büyüka biraz da TSYD’den bahsedelim. Şimdi derneğimizi taltif eden de var ,
eleştiren de siz konuda neler söyleyeceksiniz.
Çünkü uzun yıllar önce Levent’teki tesislerimize kavuşmamızı sağlayan mimarlardan birisisiniz…
“Oğuz’a şunu söyledim. Dernekte nasıl Başkanlık yapıyorsun inanamıyorum dedim. Nasıl tahammül ediyorsun dedim. Ki dernekte de çok iyi işler
yaptığını da duyuyorum. Ben artık her gün gelen
değil, nadiren gelen birine döndüm. Ben bir çok
kişinin ağabeyi sayılırım. Ama üzgün olduğum
durum, dernekte gereksiz dedikoduların yapılması… Hatta İstanbul Şube’nin gereksiz olduğunu
bile düşünüyorum. Şube kapatılmalı. Çokça muhabirlere sahip çıkmamız lazım. Bu çocuklar asgari
ücretlere talim çalışıyorlar. Eskiden 212 vardı.
Şimdi o da yok oldu. Patronlar da eski gazete patronları değil. İdari işler Yazı İşleri’ne yardım için
vardı. Şimdi tam tersi oldu. Müdürlerin eski gücü
yok ki elemanlarını korusun. Ben kendimi çok şanslı buluyorum. Çünkü
posta koyuyordum. O
zaman içerik sağlayanın
bir önemi vardı. GAZETECİLİĞİN KALBİ MUHABİRLİKTİR…”
Sevgili Şansal Büyüka çok teşekkür ediyoruz…

(RÖPORTAJ: SERAP ÖZAKSOY, Fotoğraflar: Agâh KARA)

Önceki İçerikLukoil’in “Top Sende” yarışmasını kazananlar yıldızlarla tanıştı…
Sonraki İçerikHıncal Uluç, gezilere götürülen köşe yazarlarına ve bu sisteme yüklendi: Yeni köşe yazarlığı!

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz