680 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname ile medyaya müdahale edildiğini duyuran Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu, RTÜK’ün kararnamenin yayınlanmasının ardından medyayla yaptığı toplantıda paylaştığı bilgi notlarının ve RTÜK yetkililerinin açıklamalarının gazetecilik mesleğine doğrudan müdahale olduğunu ve sansürü kurumsallaştırdığını açıkladı. Açıklamada şu görüşler yer aldı:

“Resmi Gazete’de 6 Şubat 2017 tarihinde yayınlanan 680 sayılı Kanun Hükmünde Kararname; 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un 7, 8 ve 32. maddelerinde değişiklikler yapmıştır.

Bu değişiklikle yayın yasağına aykırı davranan yayıncı kuruluşunun yayını önce bir gün, yayın yasağının tekrar ihlali halinde yayınlar beş güne kadar durdurulacaktır. Yayın yasağı bir kez daha ihlal edildiğinde yayınlar 15 güne kadar durdurulacak; yayın yasağının bir yıl içinde tekrar ihlali halinde yayın lisansı iptal edilecektir.

Bu değişikliğin ardından Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) kamuoyuna da yansıyan ‘Yayın Yasaklarının Kapsamına İlişkin Bilgi Notu’nu yayımlanmıştır. Bilgi notunda terör olaylarına ilişkin olarak sadece olayın olduğuna dair bilgi verilebileceği, resmi açıklama yapılıncaya kadar canlı yayın yapılamayacağı, ölü, yaralı sayısı verilemeyeceği belirtilmiştir. Olay yeri görüntüleri ile vtr yapılamayacağı, görgü tanığı anlatımı, polis, ambulans, itfaiye aracı görüntülerinin kullanılamayacağı, terörle ilgili manşetlerin yer aldığı gazetelerin görüntülerinin de ekrandan yansıtılamayacağı açıklanmıştır.

RTÜK’ÜN BİLGİ NOTU ANAYASA’YA AYKIRIDIR

RTÜK’ün bilgi notu;

· Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 13, 26 ve 28. maddelerine,

· Basın Kanunu’nun 3. maddesine,

· Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesine

· Danıştay içtihatlarına

· 680 sayılı KHK ile değişiklik yapılan 6112 sayılı Kanunun 7. maddesine açıkça aykırıdır.

6112 sayılı Kanunun 7. maddesi olağanüstü dönemlerde yayınların nasıl yapılacağını belirlemiş ve ilke olarak bu dönemde dahi “Savaşlar, terör amaçlı saldırılar, doğal afetler ve benzeri olağanüstü durumların ortaya çıkardığı kriz zamanlarında da ifade ve haber alma özgürlüğü esas olup, yayın hizmetleri önceden denetlenemez ve yargı kararları saklı kalmak kaydıyla durdurulamaz” anlayışını benimsemiştir.

RTÜK’ÜN TUTUMU DEMOKRATİK BİR TOPLUMDA KABUL EDİLEMEZ

RTÜK’ün yetkisini aşar şekilde toptancı yasaklama anlayışıyla, sansürün nasıl uygulanacağını medya kuruluşlarına bildirmesi, ceza olarak da ekranların karartılabileceğini duyurması demokratik bir toplumda kabul edilemez. RTÜK; yetkisini aşan bir şekilde davranmıştır. RTÜK tarafından yayınlanan bilgi notu; gazetecilik mesleğine doğrudan müdahaledir.

RTÜK SANSÜRÜ KURUMSALLAŞTIRMIŞTIR

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti; RTÜK’ün bu ölçüsüz yaklaşımını sansürün kurumsallaştırılması olarak değerlendirmektedir. ‘Yayın Yasakları’nın kural değil; istisna olduğunu; her olayda yayın yasağı kararı alınma alışkanlığının Türkiye’yi demokrasiden ve basın özgürlüğünden uzaklaştırdığını, bu anlayıştan vazgeçilmesi gerektiğini defalarca kamuoyuyla paylaşmıştır.

Ayrıca yasa ve kurallara bağlı, etik kurallarını gözeterek yayın yapan televizyonlara getirilen yasak birçok manipülatif, yanlı, yanlış haberin yayılmasına neden olacaktır. Ne olduğunu öğrenmek isteyen vatandaşlar, editoryal bir süzgeçten geçen haberler yerine sosyal medya ve kurumsal kimliği olmayan bazı internet sitelerinin abartılı ve yanlış haberleriyle yüz yüze kalacaktır. Bu da toplum için daha büyük bir tehdit oluşturacaktır.

Tekrar tekrar hatırlatırız ki ; Anayasanın ve Basın Kanununun amir hükümleri karşısında;

· Basın hürdür; sansüre tabi tutulamaz.

· Olaylar hakkında yayın yasağı konulamaz.

· Temel hak ve özgürlüklere yönelik sınırlama demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.

· Halkın haber alma/edinme hakkı demokratik toplumun temellerindendir.

· Kamuoyuna yansıyan olay ne kadar vahim olursa olsun halkın haber alma hakkı zedelenmemelidir.

· İfade özgürlüğü; çoğulculuğun temelidir.

· Her türlü ifade aracı (gazete, radyo televizyon, internet, sosyal medya vb..) anayasal koruma altındadır.

· Halk adına kamunun gözcülüğü işlevini gören basının işlevini yerine getirebilmesi özgür olmasına bağlı olduğundan basın özgürlüğü, herkes için geçerli ve yaşamsal bir özgürlüktür

İNSANLIK DIŞI SALDIRILARI KINIYORUZ

Bununla birlikte Tüm Medya Hizmet Sağlayıcılarına da hatırlatmak isteriz ki; TGC; son dönemde yapılan insanlık dışı tüm saldırıları kınamaktadır. Bu süreçten derin üzüntü duymakta ve gelişmeleri de yakından takip etmektedir. Ülkemizde meydana gelen terör olaylarının da Basın olarak soğukkanlılıkla değerlendirilmesi gerekmektedir.

TÜM MESLEKTAŞLARIMIZ TÜRKİYE GAZETECİLERİ HAK VE SORUMLULUK BİLDİRGESİ’NE UYGUN HAREKET ETMELİDİR

TGC olarak; tüm meslektaşlarımızın, tüm yayın organlarının; Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nde yer alan ilkelere uygun hareket etmesinin, toplumun ihtiyaç duyduğu huzura katkı sağlayacağını düşünüyoruz. Haberlerin topluma aktarılırken Bildirgedeki ilkelere uygun olarak verilmesi ve nefret dilinden uzak durulması böylesi bir dönemde özel önem kazanmıştır.

• Sorumlu bir yayıncılık anlayışının tek kriteri sadece ve sadece gazetecilik mesleğidir.

• Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nde belirtilen ilke ve kurallarına uyulması bu konudaki tek ölçüdür.

Sonuç olarak, 21.yüzyılda; enformasyonun tüm dünyada anında dolaşıma girdiği günümüzde kitle iletişim araçlarının baş döndürücü hızı karşısında; bugüne kadar alınan, alınmış, bundan sonra alınacak yayın yasakları; ölü doğmuş ve ölü doğacak kararlardır.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti olarak kamuoyuna saygılarımızla duyururuz. “

Önceki İçerikBeşiktaş JK Müzesi, Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı tarafından açılıyor…
Sonraki İçerikSerkan Korkmaz’dan Hürriyet’e Türkiye Kupası eleştirisi: Bu kupayı spor yazarları itibarsızlaştırıyor!

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz