Karaciğer yetmezliği nedeniyle Bakırköy Devlet Hastanesi’ne yatırılan ve durumunun kritik olduğu belirtilen olimpiyat şampiyonu halterci Naim Süleymanoğlu tüm Türkiye’yi üzdü. Spor Bakanı Aşkın Osman Bak, Süleymanoğlu’nu ziyaret ederek elinden geleni yapmaya çalışacağını açıkladı.

Süleymanoğlu ile 4 ay önce röportaj yapan Hürriyet gazetesi spor muhabiri Süleyman Aeat ise sosyal medya hesabından Naim’le ilgili bilgiler paylaştı:

“Bazen de ağlatır bizim meslek 🙁
Çok değil daha 4 ay önce görüştüğüm ve sesini Hürriyet okurlarına aktardığım Naim Süleymanoğlu maalesef ölümle pençeleşiyor. Dilerim son röportajı bu olmaz ve sağlığına kavuşur.
Ancak doktorları ve yakınları umutsuz konuşuyor; durumunun çok kritik olduğunu söylüyor maalesef.
Şimdi bize düşen haber satırlarına aktaramadığımız izlenimlerimizi sizlere paylaşmak.
Öncelikle çok asil bir adam Naim.
Kimsenin önünde eğmeyen, dik duruşunu, adını, şanını korumaya gayret eden bir insan olarak tanıdım Türkiye’nin gelmiş geçmiş en büyük sporcusunu.
Zaten yakınlarıyla az önce konuştuğumda da bana ilk söylenen aynı duruşunu yoğun bakım ünitesine kadar muhafaza ettiği şeklinde.
Durumu o kadar ağır olmasına rağmen tek istekte bulunmuş:
‘Kimseye söylemeyin. Benim adıma kimseden yardım veya destek talep etmeyin.’
İşte böyle bir adam Naim Süleymanoğlu.
Başkası olsa medyayı, siyasileri ayağa kaldırmaz mıydı?
En yakın arkadaşı dün akşam çaresizlikten konuyu Halil Mutlu’ya aktarmış a da bakana söyleyince tatsız haberden tüm Türkiye’nin haberi oldu.
Halil’e söylenmese koca Naim sessiz sedasız ayrılacaktı belki de aramızdan.
Bana anlattığı notlardan birkaç satır başları aktarayım.
Biliyorsunuz bir dönem safça siyasete girmişti ya !.. İşte o günlerde başına gelenleri bana da gülerek şöyle aktarmıştı.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli Naim’i Ankara’da kabul etmiş ‘1’nci sıradan adayımızsın’ demiş kendisine. ‘Uçağa binip İstanbula döneceğim, havalimanına kadar 2’nci sıraya alındım. İstanbul’a indiğimde 3’ncu sıraya alındığımı söylediler. Uyumak için yatağa girdiğimde 4’ncü sıraya alınmıştım. Sabah uyandığımda 6’ncı sıraya indirildiğim söyledi. Biraz daha zaman olsa paraşütsüz daha aşağı inecektik’ dedi ve güldü.
Kimse bilmez belki de ama Avustralya’da Türk Büyükelçiliği’ne sığındığında konsolos ‘Adın pasaportunda Naum Sahalamanov ve sen Türk değilsin seni alamayız’ demiş. Dilinin döndüğünce ‘Ben Türk oğlu Türküm. Koca dedem, büyük dedem, dedem, babam, anam, ninem hepsi Türk. Zorla ismimi değiştirdiler benim’ demiş ama yine de dışarı çıkartılmış. Amerikan ajanları onu ABD’ye götürmek istemiş.
Özal dış basında küçücük çıkan ‘Naum Shalamanov Avustrayla’da kayboldu’ haberini görünce Büyükelçiliği aramış ve konuyu öğrenmiş. Büyükelçiye ‘hemen onu bulun’ talimatı vermiş. Devamını biliyorsunuz zaten.
Şaşılacak şey birçok insanın onu Bulgar gibi hatta devşirme sporcu gibi görmesiydi. Bu bence çok önemli değil ama gerçeği de yazmadan geçmek hiç olmaz. Naim ona bu yaftaları takanlardan çok daha Türktü. Devşirme değil gerçekten Türktü. Ayaklarının altına dünyaları sunun ABD yerine ana vatanını seçmişti. Bana da son konuşmamızda ‘Ben Türk değil Türk oğlu Türküm ve Türk olarak öleceğim’ demişti. Oysa bizim milletimiz Bulgaristan’da, Yunanistan’da Mekedonya’da yaşayan gerçek Türkler hakkında çok okumadığı, bilgisi sınırlı olduğu için olsa gerek el gibi görmeye pek meyilli.
En çok üzüldüğü haber ise beş parasız kaldığı aç, muhtaç halde dolaştığı şeklinde bir gazetede çok mühim bir habercinin imzasıyla çıkan haberdi. Konuşmamız boyunca defalarca buna çok üzüldüğünü söyledi. Yine gururu kırılmıştı; ‘Şimdi bu haberi Bulgarlar da okur, ‘Gitmeseyde burada kral olurdu’ derler’ diye dert etmişti kendine.
Kendisini çifçi çocuğuyken alıp düna haltercisi yapan hocasının Bulgaristan’da ki cenazesine hiç üşenmeyip kendi otomobiliyle gitmişti. Oysa aynı hoca yüzlerce şampiyon sporcu yetiştirmiş fakat cenazede ne Türk ne Bulgar hiç biri yoktu.
Boyunun kısa olmasının halterle alakası olmadığını da söylemişti. Basketçiler uzun halerciler kısa olacak diye bir kaidenin olmadığını vurgulayıp sadece hocaların bu spora sporcu seçerlerken genetik faktörlere de baktığını hatırlatmış kendisinin halter yüzünden değil annesine çektiği için kısa boylu olduğunu söylemişti.
İnsanların balık hafızalı olduğunu söylerler. Sanırım biz Türklerde minik lepistes balığı hafızası olmalı. Şaşılacak kadar çabuk unuttuk Naim’in dünyayı ayağa kaldırdığını.
Oysa toy bir gazeteciyken o Olimpiyat madalyası için podyuma çıkmıştı. Şefim de beni İstanbul’da olası bir zaferi anlatacak fotoğraf çekmem için özgür bırakıp sokağa salmıştı. Düşündüm ne yapabilirim diye. Aklıma kahvede bu anı izleyenler geldi. Hürriyet o yıllarda Cağaloğlu’nda olduğu için rasgele kahve aradım. Unkapanı plakçılar çarşısında bir kıraathaneye girdim.
Tek TRT’nin olduğu yıllar. Herkesin evinde de televizyon yok. İçersi tıklım tıklım dolu. Sessizce en arkaya geçtim.
Makinama flaşımı taktım. Malum en fazla bir veya iki kare çekme şansınız var. Fotoğrafta televizyon ekranın da gözükmesi için Ustam Murat Çetin’den öğrendiğim pozametre artı flaş artı tavan sektirmesi yapacaktım.


Çayımı söyledim, ve beklemeye başladım. Naim podyuma çıktı haltere yürüdü. Demire asıldı ve beline kadar kaldırdı. Ben de o an sandalye tepesine çıktım. Kahvede çıt çıkmıyor.
Ve Naim halteri kaldırdı o anı görmenizi isterim. Bütün kahve halteri kendi kaldırmış gibi ayakta. Benim flaşım peş peşe patlayınca herkes bir anda bana döndü. Ama onlar döndüğünde ben yerime oturmuş çayımı içiyordum. Ne olduğunu anlayamadılar. Belki ertesi gün gazetede görüp işi çözmüşlerdir. Bize bu mutluluğu yaşatanlar unutulur mu hiç.
Sağlıkla ayağa kalkacağın günü bekliyoruz gerçek şampiyon. Süleyman Arat”

 

 

Önceki İçerikTSYD Genel Başkanı Oğuz Tongsir, eski kurumu beIN Sports’u bombaladı
Sonraki İçerikSinan Vardar’dan sert eleştiri: Ülkemiz maalesef modası geçmiş yabancı futbolcuların çöplüğüne döndü

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz