Arda Turan’ın gazeteci Bilal Meşe’ye yaptığı saldırı ile ilgili Uğur Meleke’den çarpıcı bir yazı geldi:

Böyle milli takıma böyle kaptan

Geçen cuma akşamı işten eve dönüyorum, köprü girişinde lüks bir araç aniden sıkıştırdı beni.
Şans eseri kurtulduk büyük bir kazadan. Arabamdan indim, söz konusu aracın şoför mahallindeki yaşlı adama bir yumruk salladım. Araya girenler engel olduğu için tam da isabet ettiremedim yumruğu. Adama hak ettiği küfürleri edip, kuş gibi hafifleyip döndüm arabama. Sonradan öğrendim ki, yumruk salladığım yaşlı adam, Arda Turan’ın 60 küsür yaşındaki babasıymış. Olsun. Bunlar gibi 3-5 tane var trafikte zaten. Bir daha karşılaşayım, bir daha yaparım aynısını…

KAYBEDİLEN AN

– Sonra Arda aradı beni. Sporcu-gazeteci saygısı çerçevesinde hukukumuz var on yıllık. “Abi” dedi. “İster sen haklı ol, ister babam olsun. Bunun bir önemi yok. Ama Allah aşkına, baban yaşında adama yumruk sallamaktan utanmadın mı?”

Kem küm ettim Arda’ya. Ama utanmaz mıyım, çok utandım tabii. Yerin dibine girdim. Hâlâ utanabiliyorum neyse ki. Bir insan parasını pulunu, işini gücünü, eşin dostunu her şeyini kaybedebilir. Hiçbir şeysiz ve hiç kimsesiz kalabilir bazen. Ama bir insanın esas kaybettiği an, utanma duygusunu kaybettiği andır bence. Neyse ki utanabiliyordum hâlâ. Özür diledim Arda kardeşimden. Değerli babası Adnan Bey’i de aradım, bin bir özürle aldım gönlünü. Ne de olsa eski toprak. Şeker adam, çok kızdıysa da dayanamadı affetti beni…

FUTBOLUN ÖZETİ

– Yukarıdaki öykü hayali. Adnan Bey’e saygım sonsuz. Böyle bir hikâye hiçbir zaman yaşanmadı, yaşanmayacak. Aynen, milli takım uçağında 30’luk Arda’yla 60’lık Bilal Meşe arasındaki hadisenin yaşanmaması gerektiği gibi. Aynen geçmişte Emre’nin basın tribününe hareket yapmaması, Volkan Demirel’in Vedat Danacı’yı evinden aldırmakla tehdit etmemesi, Gökhan Töre’nin silah çekmemesi, Başakşehirlilerin muhabir dövmemesi gerektiği gibi.

Bu tarz hadiselerin artık süreklilik arz etmesinin ve sıradanlaşmasının basit bir sebebi var: Yumruk, vuranın yanına; tehdit, edenin yanına kâr kalıyor. Bir ay önce muhabir döven Volkan Babacan, pazartesi akşamı milli takımın kalesini koruyor. TFF Başkanı’nın ve Türkiye Futbol Direktörü’nün ülke futbolunu yönetmekten anladığı bu. Daha önce bu durumu birkaç kelimeyle özetlediğimde çalıştığım kurumdan kovulmuştum. Ama maalesef acı gerçek bu: “Böyle federasyona böyle hoca. Böyle hocaya böyle milli takım. Böyle milli takıma böyle kaptan.”

Ne bir eksiğiz, ne bir fazla. Ülke futbolunun özeti bu.

BAŞARISIZ KADRO

– Üstelik bu havalı futbolcu jenerasyonumuz, son derece de başarısız. Son 6 turnuvanın sadece birine gitmişler, 2004-2006-2010-2012-2014’ü ıskalamışlardı. 24 takımla düzenlenen, gitmeyeni dövdükleri, Arnavutluk’un, Kuzey İrlanda’nın, Macaristan’ın katıldığı Euro 2016’ya mucizevi biçimde gittiler. 31 yaş ortalamalı İtalya 120 km. koşarken, bunlar 102 km. koşabildiler. Doğal olarak da son 16’ya kalamadan döndüler. Yani kabaca 10 yıldır Avrupa’nın son 16’sının içine giremiyorlar. Ama hâlâ başarılı olduklarını ve haksızlığa uğradıklarını iddia ediyorlar!

Bu ülke Terim’e 3 kez milli takım, 3 kez Galatasaray antrenörlüğü vermiş. Türkiye Futbol Direktörlüğü pozisyonunu icat edip hizmetine sunmuş… Arda’ya genç yaşında hem 10 numara, hem kaptanlık teslim edilmiş. İsmi sokaklara, caddelere verilmiş. Sevgiyse sevgi. Saygıysa saygı. Kazançsa kazanç. Ama hâlâ mağduru oynuyorlar. Hâlâ ülkenin onların değerini bilmediğini iddia ediyorlar! Daha ne verebilir ki bu ülke size Allah aşkına? Eflak’la Boğdan’ın anahtarını mı?

BURASI ARTIK YOLUN SONU
Şu prim kavgasını da en başından beri anlamadım. Anlamak da istemiyorum. Euro hesaplarında 8 haneli paralar olan bu adamların kendi içlerinde halletmeleri gereken üç beş kuruş konusunu, kamuoyunun önüne taşıyıp bir yıldır sündürmeleri artık affedilebilir bir konu olmaktan çıktı, tadı kaçtı. TFF, kendi milli takımını kurtarmak, halk nezdinde saygınlığını korumak istiyorsa, şu prim konusuna dahli olan herkesle yolları ayırmalı. Bu konunun direkt aktörleri Fatih Terim, Arda Turan, Burak Yılmaz en başta, mevzunun parçası her kim varsa ulusal takımla ilişiği kesilmeli. TFF bu hamleyi yapıp milli takımı sterilize edemiyorsa, Demirören yönetimi de istifa etmeli. Ay-yıldızlı formaya artık Bayrampaşalılığı, Karagümrüklülüğü, Adanalılığıyla filan değil; medeniliğiyle, bilgisi ve görgüsüyle övünen sporcular, spor adamları hizmet etmeli. Burası yolun sonu artık. Bu, benim milli takımım değil. Sokaktaki vatandaşın da çoğunluğu aynı görüşte. Milli takım tehdit, kavga, kabadayılık yeri olmaktan çıkmalı artık. Yeter.

SON 24 SAATTE YAŞANANLAR

Önceki İçerikKenan Başaran’dan Arda analizi: Bir zamanlar Kürt meselesini bile konuşurdu, şimdi…
Sonraki İçerikGalatasaray’da gündem bu 2 stoper…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz