Radyospor Genel Yayın Yönetmeni Barış Ertül:

HER AN HER YERDE HERKESİN KULAĞINDAYIZ
RADYO ANINDA YAŞAR VE YAYINLAR

Türkiye’de televizyonculuk ve gazetecilik kadar hak ettiği değeri halen göremiyor olsa da radyoculuğun keyfi bir başka… Spor radyoculuğunun önde gelen markası Saran Medya’nın mecrası Radyospor’un başındaki isim ile bu meseleyi konuşalım istedik. Barış Ertül’e direkt sorular sorduk, o da kendine has harbi üslubuyla direkt cevaplar verdi. İşte, mesleki bir araştırma mahiyeti de de taşıyan o röportaj:

Gazetecilik ve televizyonculuğun yanı sıra radyoculuktan da nasibin almış birisi olarak, bana en samimi ve sıcak gelen işin radyo olduğunu söyleyebilirim. Sizce de radyoculuğu diğer medya aygıtlarından farklı kılan unsurlar nelerdir?

Teknik anlamda, “süratli hareket etme kabiliyeti”dir. Gazete ertesi gün çıkar. Televizyon olay yerine naklen yayın aracını en erken yarım saatte yollar. Biz her türlü gelişmeye, aksiyona sadece bir telefon kadar uzaktayız. Her şeyi anı anına yaşar, konuşur, yayınlarız. Yayıncılık açısından baktığımızda ise tek kelimeyle “samimiyet”dir. Gazetecilikte de televizyonculukta da kitlenizle aranızda her zaman bir mesafe vardır. Radyoda ise şeffaflık ve samimiyet çok daha baskındır. Bizde radyo stüdyosuna gelen bir konuğa dinleyici “radyomuza hoşgeldiniz” der. Bunu hangi gazete okuyucusu veya televizyon izleyicisi söyler?

Göze değil kulağa hitap ediyor olmak hem güzel hem zor olsa gerek. Çünkü gazetedeki gibi çizemiyor, televizyondan gibi de bir görüntüyü oynatmıyorsunuz. Bu bağlamda, iyi radyocu, nasıl radyocudur? İyi tasvir eden midir mesela?

Her konuda olduğu gibi öncelikle yaptığınız işe, konuştuğunuz konuya hakim olacaksınız. Öte yandan, bizim işimizde duygularınızı, düşüncelerinizi, gördüklerinizi, her şeyi kelimelerle, vurgunuzla, ses tonunuzla ifade ediyorsunuz. Genel olarak, iletişimin yüzde 80’i vücut dili, jestler, mimikler, ses tonudur. İletişimin sadece yüzde 20’si kelimelerden oluşur. Dolayısıyla radyoculukta iletişimin matematiği daha farklı çalışır. Biz her şeyi ses tonu ve kelimelerle vermek durumundayız. O yüzden ses tonunu, vurgusunu ve tabii ki Türkçe’yi iyi kullanan bizde işini iyi yapar.

Türkiye’de spor radyoculuğu hakettiği yeri buldu mu? Kulüplerle ilişkiler, meslek örgütlerindeki kabul gördüğü veya görmediği noktalar nelerdir?

Türkiye’de spor radyoculuğu hak ettiği yerden çok uzakta. Aslen, gazetecilere de televizyonculara da malzeme verir spor radyoları. Üstelik çok etkilidir. Mecra olarak, arabadan, internetten, akıllı telefonlardan radyo dinleme düzeyi, evden ve iş yerinden dinleme olarak adlandırılan konvansiyonel yöntemleri geçti artık. Dolayısıyla radyolar her an insanların kulağında, elinin altında. Bu, aslında radyoların zannedilenden çok daha fazla dinlendiğinin, etkili olduğunun bir kanıtı. Radyo ölçümleme yöntemleri çok iptidai olduğu için zannediyorlar ki, radyolar fazla dinlenmiyor. Bugün Radyospor’a konuşan herkes sonrasında bize dönüyor ve “yahu amma çok dinleniyormuşsunuz, aramayan kalmadı” diyor. Böyle bakıldığında gerek reklam değeri açısından  gerek meslek örgütleri veya kulüpler açısından ciddi haksızlıklara uğranıldığı söylenebilir. Bugün hala çıkıp “Spor gazeteleri ve spor televizyonlarıyla bir araya geldik. Yani spor medyamızla…” diyebiliyorlar. Nerede radyolar? Nerede internet? TSYD’de Oğuz Tongsir yönetimi tüzük değişikliği ile spor radyolarına ve internet sitelerine TSYD’nin kapılarını açtı. O’na teşekkür ediyorum. Ama diğerleri için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Bu arada sakın şikayet ettiğimi de düşünmeyin. Sordunuz diye söylüyorum. Yoksa biz durduğumuz yerde duruyoruz. Hem de kapı gibi. Spor radyolarını dikkate almayan kaybeder. Bize bir şey olmaz.

Dünyada spor radyoculuğu konusundaki örnekler, muhakkak güncel olarak takip ediyorsunuzdur. Aklınızda, gönlünüzde kalan ve Türkiye’de uygulamak istediğiniz bir örnek var mı?

Her konuda olduğu gibi bu konuda da en ileri olan Amerika. Ben de özellikle ESPN’e bakıyorum. Yeni ne yapıyorlar, diye. Ama açık söyleyeyim, canlı izleme, podcast vb farklı uygulamalarımızla hiç de geride sayılmayız onlardan.

Sizi en çok dinleyen kitle, araç başındakiler midir? Onlara dönük olarak yayın yapmanın gereklilikleri ve inceliklerine dair tecrübenizi paylaşabilir misiniz?

Arabadan dinleme ve internet tabanlı olarak akıllı telefonlardan dinleme, ev ve işyeri dinlemelerini yakaladı. Hatta drive time/rush hour denilen sabah 7-10, akşam 17-20 diliminde öne de geçti. Arabadaki, yoldaki insana dönük yayın öncelikle haber vermekten, gündemi, nabzı tutmaktan geçer. Çünkü yoldaki insan öncelikle ne olup bittiğini en hızlı, en sıcak ve en gerçek haliyle bilmek ister.

Her sabah erken saatte Barış Ertül olarak yayına giriyorsunuz. Gece geç biten maçlar ve spor programlarını da meslek gereği takip etmek gerektiğinden, sabah güne erken başlıyor olmayı nasıl planlıyorsunuz?

Ben on yıldır her sabah 5:30’da kalkıyorum ve 7-10 arası yayına giriyorum. Gece geç  maç olduğunda yatmam 01’i buluyor. Normalde en geç 11’de yatarım. Alıştım bu tempoya. Hafta içi uyku açığımı Cumartesi-Pazar öğlen uykularıyla kapatıyorum. Sorun yok.

Yayınlarınızda canlı telefon bağlantılarıyla dinleyici alıyorsunuz. Fanatizm ile karşılaştığınızda tepkinizi nasıl ayarlıyorsunuz? Bir de bugüne dek sizi en çok kızdıran dinleyici örneği hangisi desek, o anı bizimle paylaşır mısınız?

Eskiden mücadele ediyordum. Artık hiç uğraşmıyorum. Fanatiklerin gelişine çakarım. Kulüp ayırmaksızın, kahvehane edebiyatına, empati yoksunlarına, sadece kendi tuttuğu kulüp unsurlarını haklı görene taviz vermem -ki bu tiplerin sadece kulüp renkleri farklıdır; zihniyetleri tamamen karbon kopya insanlardır. Direkt alırım yayından. Toplumu zehirlemeye bizim mecramızı alet edemesinler. Yayını, “sessiz çoğunluğu” kirletmesinler.

Markalar, radyo mecrasında olmayı ve reklam potansiyelini yeterince anladı mı sizce?

Anlıyorlar. Yavaş yavaş. Radyoyu kullandıkça, geri dönüşleri gördükçe ilgileri artıyor. Bizden memnun kalmayana rastlamadım. O yüzden tanıdıkça daha çok kullanıyorlar.

S SPORT TV ZENGİN İÇERİKLE GELİYOR

Saran Medya olarak yeni atılımların arefesindesiniz. Bir spor kanalı geliyor. Radyo ve TV kanalı olarak nasıl bir yapısal birleşme olacak? Eğer gelecek planlarınız hakkında sıkıntı oluşturmayacaksa biraz bahsedebilir misiniz?

Yeni spor kanalımız S Sport TV, sadece Türkiye’nin değil dünyanın en zengin, en kaliteli, premium spor içeriğine sahip spor televizyon kanallarından biri. İngiltere Premier Lig’den Formula 1’e, NBA’den MotoGP’ye en kaliteli içeriklere sahip bir kanaldan bahsediyoruz. Turkcell TV+, D Smart ve Digiturk ile anlaştık. Diğer digital platformlarla da görüşüyoruz. Çok geniş bir yayın ağımız olacak. Radyospor’dan da spor portalımız ajansspor.com‘dan da elimizden gelen desteği de vereceğiz doğal olarak. Bu görevimiz. Ancak şunu özellikle belirtmeliyim:  S Sport TV, Saran Grubu’nun medyadaki yüzü bundan sonra. O yüzden bahsettiğimiz zengin spor içeriği, canlı spor organizasyonları S Sport TV’de  hep en ön planda olacak. (Ahmet Konanç- Stadyum Dergisi)

Önceki İçerikAvrupa Gençlik Olimpik Kış Festivali EYOF’a 25 gün kaldı…
Sonraki İçerikİddaa Rakipbul Ligi’nde şampiyon belli oldu! Türkiye’nin en iyi halı saha takımı Bursa’dan çıktı: Sümeraksu 77…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz