Hıncal Uluç, yayıncı kuruluşu hedef alan sert bir yazı kaleme aldı:


İşte BeIN rezilliği, utancı.. İşte halkın haber alma hakkına ihanet..
BeIN, yani yayıncı kuruluş, kulüplere yapması gereken ödemeleri, federasyonla anlaşmasına rağmen yapmıyor. Maddi bakımdan çöküntü durumdaki kulüpler, asgari ücretle çalışan kulüp işçilerinin paralarını dahi ödeyemiyorlar. Ortaklaşa bir protesto kararı aldılar.
Başlama vuruşunu yapıyorlar ve biri topu ayağında tutuyor. Geri kalan 21 futbolcu da yerinde duruyor. Tam bir dakika..
..ve BeIN, yani yayıncı kuruluş, bu protesto anını ne gösteriyor, ne açıklama yapıyor. Durumu bilmeyen seyirci habersiz, bilgisiz, şaşkın. O an ekranda gördüğü şey işte bu.. Takım kadroları..
..ve BeIN’in “Satılmış spikeri”nin sesini duyuyor sadece.. “Şimdi size takım kadrolarını yeniden gösterelim..” ..ve utanmadan, sıkılmadan o kadroları okuyor. Bileni aptal yerine koyarak.

Bilmeyeni “Ne oluyor yahu” diye şaşkın bırakarak.
..ve de bu rezilliği bir tek gazete, tokat gibi manşetlerle BeIN’in suratına vurmuyor.
RTÜK diye ne işe yaradığını kendi üyelerinin bile bilmediği bir kurum var..
Gıkını çıkarmıyor, halkının anayasal hakları gasp edilirken.
Türkiye Futbol Federasyonu, “Kulüpler var diye var olan” kuruluş.
Türk halkı adına futbolu yöneten güya en büyük, ama aslında zerre gücü, itibarı olmayan “Özerk Kamu Kurumu” güya, “Gık” demiyor.. Zaten neye diyor ki, “Olmayan Başkan” Nihat Özdemir..
..ve bu rezillik günlerdir her maç başı sürüyor.. Bakalım daha ne kadar sürecek?.
Kulüpler daha ciddi bir protesto yolu bulana dek herhalde.. Mesela maça çıkmayarak!.
Yayıncı kuruluşa, kendi sırtlarından milyarlar götürme şansı tanımayarak..
.. ve hatta, Federasyona da kafa tutup, kendi liglerini kurana ve kendi aralarında oynama kararı alana dek.. Ne demiş bu ülkenin yüzlerce yıllık uluları..
“Dinsizin hakkından imansız gelir!.”
Bu milletin, karantina günlerinde en büyük aile eğlencesi maç seyretmek olan Türk Ulusu’nun insan yerine konarak, insan gibi maç seyretme hakkı yok mu?.
Bu milletin bu hakkına sahip çıkacak, BeIN denen kuruma haddini bildirecek tek kişi yok mu, ülkemizde?.

***


FUTBOL SEYİR ZEVKİNİ ÖLDÜRDÜLER!..

Futbol bir seyir sporudur. Hem de en popüler seyir sporudur. Bu yüzden dünyanın her yerinde dev ve konforlu statlar yapılır. Dünyanın her yerinde televizyonlar futbolu canlı yayınlarlar.. Sadece kendi maçlarını değil.. Tüm önde gelen ligleri..
Mesela bizde Süper Lig ve Birinci, İkinci Liglerin yanında, İspanya, Fransa, Almanya ve İtalya liglerini de canlı yayınlar televizyonlar..
Dünyayı saran karantina, 2020’de tribünleri boşaltınca, millet ekran başına doldu. Hayır, sade futbolseverler değil, evde bulunan hemen herkes.. Her evin her odasında ayrı televizyon yok ki?. Salondaki tek ekranın başında toplanan aileler çoğunlukta..
Yani “Seyir Sporu Futbol” her zamankinden fazla popüler.. mi, acaba?.
Bana 2020 boyunca, Süper Lig’de izleyip de zevk aldığınız bir maç söyleyebilir misiniz?. Hele de “Aile” olarak..
Yok.. Sebepleri de belli, ama müdahale eden yok..
Sayayım..
Bir sporun en büyük geliri televizyondan elde ediliyorsa, en başta o ülkede formalar, ekrana göre dizayn edilir.. NBA’e bakın.. Her takımın iki forması var. Birisi açık, öteki koyu.. Maçlarda, biri açık, biri koyu giymek mecburidir. Ya ıssız bir yerde, bir fakir vatandaş siyah beyaz TV’de izliyorsa..
Madem o yayınlardan milyonlarca dolar alıyorlar, o seyirci yüzünden.. O zaman o seyirciyi mutlu edecekler ki, o para akışı devam etsin. Formaların önünde arkasında dev numaralar.. ve de dünya çapında sunucu ve dünya çapında yorumcular..
Maç boyu ekrana binen ve maçı analiz eden istatistikler..
Bir de bize bakın..
Formalar başıboş.. Serbest.. Geçen hafta Başakşehir, sahaya hani askerlerin kamuflaj üniformaları vardır, ormanda, çalıda, yeşilde görünmesinler diye.. Aynen o renk forma ile çıktı çim sahaya ki, ekran başındaki seyirci göremesin.
Futbol Federasyonu denen ve bostan korkuluklarından oluşan kurum da bu formayı onaylamış..
Dikkat ettiniz mi?. Bizim Avrupa’da oynayan ve daha kasımı bulmadan elenip giden (Hani Avrupa’da iyi derece alsınlar diye, bu Allahlık Federasyon yabancı transferini alabildiğine serbest bırakmış ve Türk gençleriyle Milli Takımı kurban etmişti ya..
Aldık iyi dereceyi. Hepsi en başta elendi gittiler) takımlar ayni formadan ikişer tane yaptırmışlar.
Bir farkla.. Yerli maçlarda isimler arkada en altta. Okunmaz.. Avrupa maçlarında isimler sırtta en tepede.. Tribünden baksan okunur..
Neden?. Çünkü Avrupa’da patron UEFA.. Bostan korkuluğu değil.. Futbolun geleceğinden sorumlu. Gelecek de seyirciye bağlı. O zaman seyirci en kolay maç izlemeli..
Ekrana bakarken, top süren adamın adını okumalı..
Bizde TFF var.. Güldürmeyin beni.. Var mı?. Onun onayladığı formalarda üstte üç kuruşluk reklam.. İsimler altta.. Okunmuyor.
Çünkü TFF denen kurum seyirciyi düşünmüyor.
Kulüplere yaranmayı düşünüyor.
Ve ne yazık ki, ülkede TFF’yi denetleyen, “Bu ne rezillik” diyen kişi ve kurum da yok..
Tamam TFF özerk.. Ama bu ülkede yasalar var.. Özerk Kurumlar üzerinde “İdari Vesayet” denen denetim hakkı var, devletin.
Yani konumuzda Spor Bakanı’nın.. Peki Spor Bakanımız var mı?.
Bu ülkenin en ünlü iki futbolcusu “Şuuuttt” ve “Kafaaa!.” Çünkü maçı anlatan ucuz spiker, oyuncuları tanımıyor. İsimleri de okuyamıyor..
Eeee!. Kaleye gollük şut atılmış.. Ya da kafa çakılmış.. Ne diyecek?.
“Şuuuttt!.. Kafaaaaa!..” Ve biz yönetmen ağır çekimle tekrar yapıp yakından gösterirse “Şut”un ve “Kafa”nın kim olduğunu görüyor, bizim gibi o anda gören spikerden de gerçek adını duyuyoruz, Şut’un ve Kafa’nın..
Oyuncuları spikerin bile bilip, seçip söyleyemediği maçın seyir zevki olur mu?.
Ama ne yayıncı kuruluş, ne de TFF, Avrupa maçlarına bakıp “Neden seyircimize içerde de ayni saygıyı göstermiyorsunuz” demiyor, diyemiyor kulüplere.. UEFA otorite..
Bizimkiler.. Dedim ya korkuluk..
..ve en acısı.. En kötüsü.. En ayıbı.. En utancı..
Türkiye Süper Ligi, “Türkiye Süper Sahtekârlar Ligi” oldu.. Hakemler ve o gene Bostan Korkuluğu Federasyon yüzünden..
İki kişi kafaya çıktı mı, yüzde doksan biri yüzünü tutarak yere düşüyor.. Neden?.
Yüze temasta sarı kart var çünkü.. Hakem de yüzde 90 sarı kartı basıyor.. Ama yüzde 90 pozisyonda aslında temas bile yok.. Olsa da ikili hava mücadelesinin doğal ve hafif teması var.. Faul bile yok yani. Futbol temas sporu çünkü..
Ama hakemi kandırmak serbest, yutturdun malı götür, yutturamazsan cezası yok.
Bir daha dene.. Bir daha, bir daha..
Bizimki yüzünü tutarak kendini yere atarken, bir de stadın dışındaki evlerden bile duyulan korkunç bir çığlık atıyor.. Hakem de anında basıyor kartı..
Bu rezilliği Federasyon görmüyor, bilmiyor mu?. Biliyor ama dedim ya, onlar korkuluk..
Hayır.. Özür dilerim.. Korkuluk bile değiller.. Korkan yok ki?.
Ayağa basmak da sarı kart.. Ama top yerde iken her ikili mücadelenin birinde, taraflardan biri, ayni korkunç çığlığı atarak yere balıklama uçuyor.. Ses ve görüntü, “Adamın ayağı kırıldı. Ölüyor.. Ambulans yetiştirin” demek..
Yerde de, yakın çekimde görüyoruz, hakemi kolluyor ve bir eli ile çimleri dövüyor, inleyerek.. Yalan..
Alçakça yalan..
Beterini yaşadım.
Biliyorum..
Beni Mustafa Cengiz’in benzincisinde iki kurşunla vurdular. Sağ alt bacağımdaki iki kemiğin ikisi de kırılınca kurşunlarla, yere düştüm.
Bacağımdan kan fışkırıyor. Yasemin önde yanımda oturuyordu. Fırladı geldi yanıma “Ne oldu” diye.. “Beni vurdular” dedim, çok sakin.. Sonra “Boynumdan fularımı al, şu bacağımı yukardan sıkıca bağla ki, kan kaybından gitmeyelim” dedim.
Yani ne tepinme, ne çığlık.. Tersine etraf paniklemesin diye ben onları sakinleştiriyorum..
Yani öyle çığlık atıp yer dövecek acı, hatta faul bile verilmeyecek o basma ile olmaz.. Olsa da, Türk töresinde Dede Korkut’tan beri var..
“Erkekliğe sığmaz..” Bunlar erkek de mi değil?.
Sahtekârın cinsiyeti olmaz, sevgili okurlar..
O çığlık atan, o acı içinde yeri döven, hakem sarıyı çıkartır çıkarmaz, kalkıp bir de frikiki atıyor. Hakem de aval aval bakıyor, “Yahu iki saniye önce ölüyordun” demeden..
Federasyon her şeyi bile bile seyretmese, “Ben halkın haklarını savunmak zorundayım” dese çare kolay..
“Sarı kartlarda da VAR’a gidilir.
Hakemi aldatma varsa, aldatan kırmızı kart görür” de bakalım, bir, sadece bir, tek bir “Sahtekâr” kalır mı sahalarda.. Malatyalı Adem beni mahkemeye verdi. Malatya’daki savcı da bu davayı kabul etti ya.. Medyanın da ağzı kapandı korkudan.. Sahtekâra, “Sahtekâr” diyemez, bu rezilliğin üzerine gidemez oldu. Geriye kaldı Federasyon!.
Ama hani nerde o Federasyon..
Ali Koç emrederse, yanına MHK Başkanı’nı da alıp Zorlu toplantılarına koşan Nihat Özdemir mi bu kararı alacak?.
Güldürmeyin beni..
Ağlanacak halimize gülüyorum, bakmayın..
..Ve çözüm de bulamıyorum..
Seyirci hakları için bu savaşı yapan medya yok.. Yürütme, yasama güçleri hiç yok!..
O zaman kim?. Kim kim kim?.

“Hay edenden haya tepe peh peh peh
Huy edenden huya tepe hey hey hey
Sahtekârı suya tepe..
Kim, kim, kim”

diye türküler çığırarak Kiziroğlu Mustafa Bey’i mi bekleyeceğiz, Türk Ulusu olarak?.

“FORMA AŞKI” HA? BU FORMALARA MI?

Forma ne demek?. Takım ruhunun simgesi.. Futbolcuyu futbolcu, taraftarı taraftar yapan da bu simgenin yani “Forma”nın aşkıdır.. Ama bakın..
Kulüplere sponsor olup, her yıl taraftara yeni forma satabilmek ve kârlarını arttırabilmek için Adidas gibi, Nike gibi en büyükleri bile, her yıl durmadan yeni formalar sürüyorlar piyasaya ki, taraftar eski forma ile tribüne gelmesin, eski tişörtle sokağa çıkmasın.. İlle de yenisini alsın..
Şimdi bu yıl, ezeli rakipler ki, onlar yüz yıl boyu “Çubuklu” ve “Parçalı” diye anıldı ve simgeleştiler, bu yıl ne hale geldiler, bakın..
Biri Fenerbahçe forması (!) bunların.. Biri Galatasaray!.

Yani ezeli rakipler.. Yani dünyanın en eski, en ünlü beş derbisinden birisini yüz yıldır oynayanlar..
Formaları ton farkı ile ayni… Sarı lacivert ve sarı kırmızıları saklamak için ne lazımsa yapılmış..
İster futbolcu, ister taraftar olun, birbirinin nerdeyse ayni bu formaların birine âşık olma ihtimaliniz var mı?. Bu “Renksiz” formalar için ter dökmek içinizden gelir mi?.
Ya oynarlarken, ekrandan görünüşleri..
Geçen gün Galatasaray’ı izlerken benim midem bulandı..
Futbolcu bunu giyecek de “Forma aşkı”yla, “Renk aşkı”yla sahada yırtınacak öyle mi?.
Yırtınmaz ama yırtar..
Soyunma odasına gider gitmez bir an önce bu zevksiz paçavradan kurtulmak için yırtar!.
“Paçavra” dediğim için ben mi utanacağım?.
Ali Sami Yen’in formasını bu hale getirenler utansın..

Önceki İçerikUluslararası Down Sendromu Federasyonu’nda (UDF) önemli atama. Güngör Erenoğlu, Marmara Bölge Sorumlusu oldu
Sonraki İçerikOyuna göre puan verilse 3 puan Hatayspor’un olurdu! Fehmi Özgüler, Abdullah Avcı’nın Trabzonspor’un yorumladı

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz