“Bu sezon şampiyon oluruz!”
Fenerbahçeli eski futbolculardan Mehmet Hacıoğlu’nun, nam-ı diğer Bulgar Mehmet’in oğlu İsmail Hacıoğlu… Babası ezeli rakibin taraftarı olan çocuklar için kullanılan ‘kutsal taraftar’ tanımlamasının da tam karşılığı olan isimlerden.

Bir İstanbul Masalı’ndan Koçum Benim’e, Beyaz Gelincik’ten Osmanlı Tokadı’na kadar birçok dizide oynayan; sinema filmlerinde birçok karaktere hayat veren İsmail Hacıoğlu son günlerin en popüler Türk filmi AYLA’da geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz Süleyman Astsubay rolüyle izleyenleri hüzünlendirdi… Melisa Çizmeci, Galatasaray Dergisi’nin 172. sayısında İsmail Hacıoğlu ile konuştu.

İsmail Hacıoğlu’nun Aralık sayısında yer alan röportajından öne çıkan sözler şöyle:

“Süleyman amca… Hem ülkenin hem Türkiye’nin onun gibi koca yürekli insanlara ihtiyacı var. Üstüne düşmeyen bir vazife, binlerce kilometre uzakta bir kız çocuğu, kafasını çevirip önüne de bakabilirdi. Bu biraz da Türk insanının ortak özelliği, vicdanlı bir milletiz. Basit bir hareket gibi görünüyor ama bugünlere kadar geldi, burada konuşuyoruz, bir film oldu. Süleyman amca olmasaydı bunların hiçbiri olmazdı.”

“Ayla aslında dilsiz bir film oldu. Ya da çok dilli, çok dinli ya da hiç dinsiz. Ortak noktası insan, insanın derdini anlatan bir film oldu. Umarım hak ettiği yeri bulacaktır Türk Sineması’nda… Oscar yolculuğu ise Ocak ayında belli olacak. Gidişat çok güzel. İyi bir film yapmak yeterli olmuyormuş Oscar’a gidebilmek adına. Koşuşturma ve yatırım gerekiyormuş. Biz filmi çektik bitti ama Ocak ayında hayırlı haberler bekliyoruz. Almasak da gitmek önemlidir. Türk Sineması’nın orada olması önemli. En iyi o adamlar yapıyor evet ama bizim hikayelerimizin onlardan daha kuvvetli olduğunu düşünüyorum. Sadece teknoloji ve parayla alakalı sıkıntılarımız var. Bu çözüldüğünde Ayla filmi olmasa da bunu kafasına takan bir başka çılgın Türk ödülü alacaktır. Önemli olan hikayelerimize ve sinemamıza sahip çıkalım. Ayla’mızın yolu açık olsun.”

“Babamdan dolayı futbolcu olmayı çok istedim. Futbol bugün matematik üzerine kurulu, teknik ve hızlı futbol. O dönem kuvvete dayalı, kemik seslerinin geldiği, her şekilde daha sert oynanan bir oyundu. Babam beni uzak tutmak istedi ve başardı. Babam şimdilerde ‘Uğraşsaydım senden futbolcu olurmuş’ diyor ama benden olmazmış! Herkesin bir kaderi var, buna inanıyorum biraz. Ne olursa olsun önünüzde kimse duramıyor.”

“Göçmeniz, babam 1972 yılında yani 13 yaşındayken İstanbul’a gelmiş. Zor günler geçirmiş. Sadece bizimkiler değil, o dönem bütün Bulgar Türkleri, Balkan Türkleri için geçerli bu. Zorlama ve yaptırım başlayınca ülkelerinden olmuş insanlar. Babam şimdi yolda Suriyeli gördüğünde empati yapabiliyor, gözleri dolarken yakalıyorum. Çekmeyi çok istiyorum. Babamın futbolculuk yaşamının da göç döneminin de içinde olduğu bir hikayem var. Zamanı gelince yapacağım.”

“Çocukluk dönemlerimde Bakırköysporluydum aslında. Babam takım kaptanıydı ve Bakırköyspor birinci lige çıkmıştı. Sonradan Galatasaray’a geçtim… Turgut Moralı vardır. Star TV’deydi… Bizim üst kat komşumuzdu. Beni Nisan 1993’te Fenerbahçe-Galatasaray maçına götürdü. 4-1 kazandık. Ben o günden sonra Galatasaraylı oldum. Babam Turgut abiyle kavga bile etti ama bugün Galatasaraylıyım çok şükür. O gün sevdalandım ve sevdam da devam ediyor. Onun da Fenerbahçe sevdası devam ediyor. Zaten bir Galatasaraylı için Fenerbahçe olduğu zaman güzel. Fenerbahçe olmadığında bir anlamı yok. Bu bir oyundur ve oyun olduğunu unutmadan yaşayalım ne olur. Ben kızımı omzuma alıp maç izlemek istiyorum. Babam Fenerbahçeli futbolcu, ben de Galatasaraylıyım. Fenerbahçe varsa Galatasaray güzel, Galatasaray varsa Fenerbahçe güzel. Önce eğlenelim, sonra bir şeyler ekleriz, yükleriz zaten futbola. Galatasaray, Avrupa Şampiyonu olduğunda hangi Beşiktaşlı ağlamadı, hangi Fenerli sevinmedi. Şimdi Beşiktaş’ın Şampiyonlar Ligi’ndeki başarısı için hangi Galatasaraylı gurur duymaz…”

“Klasik olacak ama 2000 yılındaki UEFA Kupası şampiyonluğunu unutamam… Evde final maçını izlemiştik hep beraber. Fatih Hoca çöktü stadın ortasına, başladı ağlamaya, sonra da hepimiz ağladık. Böyle birliktelik, böyle bir bütünleşme… Kıskananı da mutlu kıskanmayanı da.. “Evet, başarmak böyle bir şey” dedim. Kortej eşliğinde havaalanından Taksim’e gidiş. Keza, Dünya Kupası üçüncülüğü… Unutamıyorum. Bir de Saunders vardı, onu da unutamıyorum mesela… Prekazi’yi de unutmam. Babamdan dolayı onun döneminde oynamış yıldızları da bilirim…”

“Seslendirmem olmadığı zamanlarda, kapüşonumu çekip gidiyorum maçlara. Zira bağırıyorum. Zaten bağırmayacaksam neden gideyim stada. Onun dışında evde izliyorum maçları. Hocamız Igor Tudor’u ilk geldiğinden beri tutuyorum. “İhtiyacımız olan ruhu bize getirecek olan hoca bu” demiştim. Arada elbette kötü şeyler olacak. Daha çok yeni takımız. Şampiyonluğu istiyorum; yeter gelsin artık. Eski günlerimizi özlemedik mi? Kutlamaya çıkmak istiyorum. Ve şampiyon oluruz da. Beşiktaş’la kafa kafaya çekişiriz ama Başakşehir’in de yarışta olması güzel. Zaten çekişmeli geçsin lig, uzak ara olmasın. Son haftaya kalıyor her şey. İlerleyen haftalar daha tatlı olacaktır bence…”

Önceki İçerik“Tudor’a mobbing uygulanıyor! AİHM’ye gitse kazanır…” Ercan Güven’den çok tartışılacak yazı…
Sonraki İçerikbeIN Sports’tan bir ayrılık daha! Ünlü yönetmen emekliliğini istedi…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz