Fatih Kuşçu, TSA’daki köşesinde Halit Kıvanç’ın adının bir stada verilmesini yazdı:

HALİT KIVANÇ, VEFA VE GAZİOSMANPAŞA STADI

Değerini tartışmaya açmadığımız, vefa ve saygıyı gösterdiğimiz ender büyüklerimizden biri Halit Kıvanç. O hatayı yaparız, çokça yaptık zaten. Halit ağabey, saygısızlığa uğramadı çok şükür. ‘Meslektaşım’ diyerek onurlanmak bile mahcup ediyor. Büyük bir değerimizi, adını stada vererek onurlandıracağımız duyuruldu. Evet, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ait, Gaziosmanpaşa Stadı, yenilendiğinde büyük ustanın adını taşıyacak.

1990 Dünya Kupası’nda, Halit ağabey TRT mikrofonlarındaydı. Kendine has anlatımının iki örneği kulaklarımda hala.

İlki, Roberto Baggio üzerineydi. İtalyan futbolunun o günlerdeki yeni yıldızı, dünya kupasının da yıldız adayıydı. Üstelik evinde oynayacaktı. İlk maçında Avusturya’ya karşı yedekti. Schillaci’nin 78’de attığı golle 1-0 kazandılar, Baggio oyuna girememişti.

İkinci maç ABD ile oynandı. Yine 1-0 kazandılar, Giannini atmıştı. Baggio yine yedekti ve yine oynamadı. Üçüncü maç, Çekoslovakya karşısındaydı. TRT’de Halit Kıvanç mikrofon başında kadroları beklerken şöyle diyordu:

-Eskiler hatırlar, siyah beyaz ama çok değerli bir film vardı, Rebecca adında. Filmin adı Rebecca, iki laftan birinde Rebecca, ama ne hikmetse, Rebecca görünmeden film biterdi.

Bagio’nun öyküsü bunu hatırlatıyor. İki maç oynandı, henüz ısınmaya bile çıkmadı. Ama Rebecca gibi olmayacak. Bugün ilk 11’de oynayacak…

O gün Baggio oynadı, 2-0’lık galibiyette bir de gol attı. Halit abi, müthiş bir anlatım dersi vermişti.

Bir de Almanya maçı öncesi anlattığı, unutulmaz bir fıkra vardı.

-Almanya’da bir anket yapıyorlar. Adı, ‘B’ harfi ile başlayan tarihe mal olmuş üç alman ismi söyler misiniz?

Kime sorulsa cevaplar, Briegel, Breitner, Beckenbauer… Briegel, Breitner, Beckenbauer…

Anketi yapan kadın, isyan ediyor; ne oldu size, Bach, Beethoven, Brahms gelmiyor mu akla! Deyince, ortak cevap geliyor: Biz sadece Bundesliga’dakileri tanıyoruz.

Bir başka meslek büyüğümüz Attila Gökçe’nin meslekte 50. yıl gecesiydi. Kendisinden birkaç dakika sonra, salona doğra yaklaşan Halit Kıvanç’ı görünce, rahmetli Hıncal Uluç masasından kalkıp ona doğru yöneldi. 30 saniyelik yol, her görenin sarılmasıyla dakikalar sürmüş, iki büyük isim karşı karşıya gelmişti. Halit ağabeyin sarılmak için uzanan elini, Hıncal ağabey havada kaptı, başını eğip, o eli alnına götürdü.

Şimdi ikisi de hayatta değil. Ürettikleri, hayatlarımıza, kültürümüze kattıkları ile aramızdalar.

Olimpiyat evsahipliği için kararlı bir duruşumuz var.

Değerlerimize sahip çıkmamız, olympic legacy – olimpik miras anlayışımızın da göstergesidir. Ruhumuzu katmadıkça, yapılan o koca statlar, salonlar, sadece beton yığınları olarak kalırlar.

Düşünenlere bir kez daha teşekkürler…

Önceki İçerikFırat Aydınus ve Murat Fevzi Tanırlı’dan TV 8,5’ta yeni bir hakem programı: Penaltı Noktası
Sonraki İçerikTOUR OF ANTALYA’da pedallar “Manavgat Hatıra Ormanı” için dönecek

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz