Almanya merkezli Delivery Hero şirketi, Yemeksepeti’ni 589 milyon dolar karşılığında satın aldı.

Alman online yemek sipariş platformu Delivery Hero, Türkiye’nin bu alandaki en büyük şirketi olan Yemeksepeti’ni satın aldı. 1.500 çalışanı bulunan Delivery Hero 30 ülkede faaliyet gösteriyor.
Yapılan açıklamada Delivery Hero’nun Yemeksepeti’ni bünyesine katmak için 589 milyon dolar harcadığı belirtildi. Delivery Hero’nun bu satın almayı mevcut nakitinin yanı sıra hisse senedi ihracı yoluyla finanse edeceği belirtildi.
Yemeksepeti’nin ayda 3 milyon sipariş alan bir şirket olduğunu belirten Delivery Hero, satın almanın karlı olacağını savundu.
İlk bilgilere göre, Delivery Hero, Yemeksepeti’nin mevcut yönetimini değiştirmeyecek.

Nevzat Aydın 39 yaşında
NEVZAT AYDIN KURDU, İNTERNETTE BAŞARI ÖYKÜSÜ YAZDI
Yemeksepeti, 2000 yılında Nevzat Aydın ve arkadaşları tarafından kurulmuştu.
Yemeksepeti’nin kurucusu Nevzat Aydın, Boğaziçi Üniversitesi’nde Bilgisayar Mühendisliği bölümünü bitirdikten sonra San Francisco Üniversitesi’nden MBA derecesini almak üzere Silikon Vadisi’ne gitti.
Orada e-ticaretteki gelişmeleri inceleme fırsatı bulan Nevzat Aydın, gözlemlerinin sonucu olan “yemeksepeti.com” projesini hayata geçirmek üzere Türkiye’ye döndü. Nevzat Aydın şirketini birkaç yıl içinde en büyük online yemek sipariş platformu haline getirdi.

Nevzat Aydın koyu bir Trabzonspor taraftarı ve bir süre önce Mourinho’ya Trabzon’a gelmesi için yazdığı mektupla tanınıyor. İşte o mektup:

Nevzat AYDIN’dan mourinhoya açık mektup
Sevgili Mourinho,

Ben Nevzat Aydın. Ntvmsnbc.com adındaki Microsoft ve NBC’nin de içinde yeraldığı Türkiye’nin çok önemli bir internet basın kuruluşunda spor yazarlığı yapmaktayım. Geçtiğimiz hafta içerisinde Roman Abramovich ile olan sıkıntılı sürecinizin ardından istifa ettiğinizi – ettirildiğinizi öğrendim. Bundan sonra kariyerinizi İtalya’da geçirmek istediğinizi sık sık dile getiriyorsunuz. Size bu mektubu yazmanın tam sırası diye düşündüm.

Ben bir Trabzonspor taraftarıyım.Trabzonspor, Türkiye’nin kuzeyinde Karadeniz kıyısında ufak bir kent. İklim deseniz, İtalya’ya ve Porto’ya benzer, yabancılık çekmezsiniz. Denizli’ye UEFA kupası maçında gelmiştiniz, oradan bayağı uzak aslında. Kent ufak ama futbolu büyük, bir başka büyük. Türkiye’de İstanbul takımlarının dışında şampiyonluğu kazanan tek takım Trabzonspor. Trabzonspor’un tarihinde birçok başarılar var ama kulübün son 20 sene içerisinde bulunduğu durum hiç de iç açıcı değil. Arada kazanılan 3 Türkiye Kupası ve ikisi şanssızlık biri de Cem Papila adındaki bir hakem yüzünden şampiyonluğun kaybedildiği ve ligin ikinci bitirildiği üç sezon var. Hani sizin 2003-2005 yıllarında aldığınız UEFA’nın Yılın Teknik Adamı ödülü var ya; işte onu Türkiye’yi Dünya Kupası’nda 3. yaparak 2002’de kazanan Şenol Güneş de bizim efsanevi kaptan ve teknik direktörümüz.

Sorarsanız ‘Peki UEFA’nın ödül verdiği hem de Trabzonlu bir teknik direktörünüz varken neden bu teklifi ona götürmüyorsunuz?’ diye, ‘O üçüncü yaptığı Milli Takım yüzünden kendi federasyonuyla mahkemelik oldu. Ne biz ne de Türkiye’deki futbol adamları onun değerini bilemedik. Şimdi Güney Kore’deki dostluk elçimiz.’

Ülkemizdeki futbolun durumundan biraz bahsedeyim. Sizi buraya çağırıyoruz, futbolun durumunu anlatmamak olmaz. Federasyon başkanı on senedir görev başında, son zamanlarda spor bakanı ile atışıp duruyorlar. Teşvik primi ve şike iddiaları var. Gerçi siz bunları Portekiz’de de yaşamıştınız. Kulüpler Birliği diye 1. ligdeki takımların yöneticilerinin oluşturduğu bir kurum var ancak tam ne yapıyorlar neden varlar ben de bilemiyorum. Bu arada bu kulüplerin tamamı federasyon başkanına karşı ve arada bir deklarasyon falan yayınlıyorlar ama federasyon ülkenin siyasi olan olmayan tüm güçlerine rağmen dimdik ayakta duruyor. Milli Takımımızın İsviçre maçlarında yaşanan olaylardan sonra aldığı ceza ise daha yeni bitti. Zaten o süreçten haberiniz vardır diye tahmin ediyorum.

Trabzonspor’un şu anki durumunu değerlendireyim. Siz anlaşma imzalamadan önce gelip takımı kendi evinde kendi taraftarının önünde izlemek istersiniz ama bu şu anda mümkün değil. Ligin henüz ilk maçında 1-0 öndeyken maçın bitimine 30 saniye kala taraftarlarımızdan 40 kişi sahaya rakip oyuncuları dövmek için girdiğinden 5 maç seyircisiz oynama cezası aldık. Ancak tabii ki prensipte anlaşırsak ben size tribünde basın kartı ile bir yer ayarlamaya çalışırım.

Trabzonspor güç olarak ligin iyi takımlarından. 6 yabancı hakkının olduğu ligimizde 1 veya 2 yabancı ile sahaya çıkıyor. Transferin bitmesine saatler kala 2 tane çok iyi tanıdığımız oyuncuyu – Tomas Jun ve Ersen Martin – kadromuza kattık. İkisi de zaten 2 senedir bizim oyuncumuzdu ama olsun. Biz transferi severiz, ligin başında teknik direktörümüz ve yönetim düet yaparak kadroyu bir ara 46 kişiye çıkarmışlardı.

Yönetim bayağı kötü. Birkaç ay önce ciddi anlamda sallandılar ve 6 kişi istifa etti ama yerine 6 yedek üye göreve getirildi ve yoluna ağır aksak devam ediyor. İstifa edenler hemen fırsattan istifade Aralık ayında kurulacak yeni yönetime aday olduklarını belirttiler. Tipik 3. dünya ülkesi futbol ve yönetici sendromları işte. Başkan Nuri Albayrak göz göre göre demin bahsettiğim taraftarın sahaya indiği 3-0 kaybetmemiz gereken maçı, kazanmamız gerektiğinin üzerine gitti, canlı yayınlara katıldı. Federasyona, bir üst merci olan Tahkim Kurulu’na denmedik laf kalmadı. Sonucunda sahada kazanmak üzere olduğumuz maçı haklı bir şekilde masada 3-0 kaybettik. Olan da aylardır gerilen taraftara ve takıma oldu tabii.

Teknik direktörümüz Ziya Doğan aslında iyi ve çalışkan bir insan. Ama iyi ve çalışkan olması başarı için yeterli olmuyor. Kaybedilen puanlardan sonra sürekli bir bahane buluyor ve bulup çıkarttığı istatistiki bir veriye sığınıyor. İkinci yarının en az gol yiyen takımı, bu maçtan önce sahada en fazla puan toplayan 2. takım, rakibe en az pozisyon veren takım vs. gibi. Takımın hep hazır olmadığını ve 5-6 hafta sonra hazır olacağını söylüyor, yıldız oyuncuyu sevmiyor tam tersi sürekli koşan ‘hamal’ oyuncuları tercih ediyor.

Durum böyle. Bana düşen, sizi bambaşka ve futbol seviyesinin vasatın üzerine nadiren çıktığı bir lige davet etmek ve 23 yıldır şampiyonluk yaşamamış bir takımı ayağa kaldırmanızı izlemek. Çok fazla paramız yok. Hem Porto hem Chelsea’de ligin en çok para harcayan takımlarını yönettiniz ama Leiria’daki günlerinizi de çok iyi biliyorum. Başkanımız size ‘Aileniz burada yaşamak istemeyebilir, çocuklarınızın okulu sıkıntı doğurur. Burada mutlu olamazsınız, bakın Polonyalı oyuncular bile yaşayamıyor.’ diyebilir ama siz ona aldırmayın. Leiria’dan ve yüzlerce Avrupa futbol takımının şehrinden – Manchester, Liverpool, Eindhoven, Bremen, Rosenborg, Porto… – küçük değildir Trabzon. Trabzon’da yaşamadığı için çok bilmiyor olabilir.

Ayrıca bakın Capello da aylardır boşta ve takım çalıştırmıyor. Ona böyle bir mektup yazmayı hiç düşünmedim. Laf aramızda kalsın, kendisini de çok sevmem. Adı başka bir kulübümüzle Fenerbahçe ile yıllardır anılır durur. Alsın Fenerbahçe tepe tepe kullansın. Biz seni istiyoruz Mourinho hocam!

Öyle de bir taraftarımız var ki. Her sene şampiyonluk parolası ile lige başlayan takımı bağrına basar, deplasman maçı, Avrupa Kupası demeden her yere takımla gider ve futbolu da gayet iyi bilir. Bazen sinirlenir kendini tutamaz ama o kadarını da hoşgörelim be hocam. Sen ne demek istediğimi bilirsin, basın toplantılarında az mı fırçaladın insanları. Tıpkı senin gibi duygusaldır bizim taraftarımız. Chelsea’den ayrılırken ağladığını söyledin, Portekizli birinin Tabzonspor için bir damla göz yaşı döktüğünü görse bu taraftar seni bağrına basar hocam! Trabzon’un girişindeki kemençe çalan heykele senin adın verilir. Kemençeci Mourinho Heykeli….
Dünyanın en başarılı teknik direktörlerinden birisin ama şampiyonluklar Porto ve Chelsea ile geldi. Asıl büyük başarı bu yönetim bu federasyon ve Türk futbolunun bu yapısı ile Trabzonspor’u şampiyon yapmaktır hocam!

Avrupa Futbol Şampiyonası’nda doğduğun şehir Setubal’de kalmış ve senin kariyerini de yakından izleyen bir futbolsever olarak zoru sevdiğini biliyorum. Ama tahminim bizim Trabzonspor ile yaşadığımız zorlukların büyük bir bölümünü hayatında görmemişsindir. Sonuç olarak zaman tam zamanı. Bu taraftar seni her halinle kabullenmeye razı. Başkanımızın da yıldız sözü var – gerçi aldığı yıldızı sonra geri satıyor ama olsun -, o da çıkarıp cebinden (!) gerekli parayı verecektir. Sana düşen bu takımı Avrupa’nın zirvelerine çıkartmaktır.

Saygılarımla,
Nevzat Aydın

Önceki İçerikSamandıra kaynıyor! Fenerbahçeli futbolcular, yöneticilere tepkili…
Sonraki İçerikFutbolumuz krizde ama… Dünyanın en değerli 20 takımı listesine bir Türk takımı girdi!

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz