Felipe Melo: Kadıköy’de sahada ısınırken ses bombalarıyla karşılaştık

Galatasaray’ın unutulmaz oyuncularından Felipe Melo, Türkiye’den ayrıldığından bu yana ilk özel röportajını beIN SPORTS HABER’e verdi. Türkiye’deki kariyerini ve yaşadıklarını anlatan Brezilyalı oyuncu, Fatih Terim’den eski takım arkadaşlarına, Türkiye’de oynadığı maçlara değin birçok konuda çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Galatasaray’ın unutulmaz oyuncularından Felipe Melo, Türkiye’den ayrıldığından bu yana ilk özel röportajını beIN SPORTS HABER’e verdi. Türkiye’deki kariyerini ve yaşadıklarını anlatan Brezilyalı oyuncu, Fatih Terim’den eski takım arkadaşlarına, Türkiye’de oynadığı maçlara değin birçok konuda çarpıcı açıklamalarda bulundu.

İşte Melo’nun o çok konuşulacak açıklamaları:

Türkiye’de 4 yıl kaldın. Sen ve ailen Türkiye’yi çok seviyor. En çok neyi özledin?

-Kariyerimin en çok kupa kazandığım dönemiydi. 4 yılda 7 kupa kazandı. Türkiye’de en çok her yıl ayrı bir şampiyonluk kutlamayı özledim. İlk geldiğimde Juventus’tan 1 yıllığına kiralanmıştım ama hikayem 4 yıl sürdü. Türkiye’de en çok şampiyonluk yaşayan Brezilyalı oyunculardan oldum. Türk insanını özlüyorum. Çünkü onlarla çok kupa kazandık. Onların tutkusunu, bana karşı olan ilgilerini gördüm. Bu sadece Galatasaray taraftarı için değil, Türk taraftarlar için geçerli.

İtalya’dan Türkiye’ye transfer olduğunda kariyerin düşüşte görülüyordu. Fakat Galatasaray’da adeta yeniden doğdun. Bu süreçte seni güçlü hissettiren şey neydi?

-Bu görüşe katılmıyorum. Aksine Juventus gibi dünyanın en iyi takımları arasında gösterilen bir yerden ayrılmıştım. Çok iyi bir takımdı. Birçok kişi bu transferi kariyerimde bir geri adım olarak nitelendirdi fakat benim için Galatasaray gibi muhteşem bir kulüpte oynamak hayallerin gerçeğe dönüşmesiydi.

Galatasaray’dan ayrıldığında sen ve taraftarlar oldukça üzgündü. Neden ayrıldın? Türkiye’deki misyonunu tamamladığına inanıyor musun?

-Galatasaray’daki hikayem çok güzeldi. Birbirimize düşkünlüğümüz karşılıklıydı. Kulüpten gelen birçok davet sonrası Aralık ayında bir kez daha orada olacağım. Orada birçok arkadaşım var. Bu onurlandırmanın tadını çıkarmalıyım çünkü genelde ölüler onurlandırılıyor. Bu şerefi hayattayken ve halen futbol oynuyorken yaşamaya fırsat bulacağım. Galatasaray’dan ayrıldıktan sonra ziyaret etmeye fırsatım olmamıştı ama bazı arkadaşlarımla neredeyse her gün iletişim halindeydim. Halen oynayan eski takım arkadaşlarım, yöneticiler ve Fatih Terim ile bağlarımız kopmadı. Geri dönmeyi tabii ki düşünüyorum ama nasıl bir pozisyonla bu gerçekleşir bilemem. Bu güzel hikayeyi devam ettirmek isterim.

Fatih Terim takımın başında olsaydı gittiğin dönemde yine de takımdan ayrılır mıydın?

-İmparator Fatih Terim yeniden takımın başına geçti. Açıkçası onunla eski sıklıkla görüşemiyorum, çok az mesaj uygulaması kullanıyor. Fakat Mert Çetin aracılığıyla iletişim kurabiliyoruz. O dönem beni Galatasaray’a kazandıran idari menajer Şükrü Hanedar ile de görüşüyorum. Uzun yıllar sonra geri geldiler ve takımı şampiyonluk için yönetiyorlar. Aynı zamanda son 2 yılda şampiyonluk yaşadılar. Onlarla neredeyse her gün görüşüyorum. Kulüp de beni oldukça fazla kullanıyor. Derbi mücadeleleri öncesinde onlara başarı dilemek ve pozitif enerjimi yollamak için video hazırlıyorum. Bence bu nedenlerle hikayemin bitmediğini düşünüyorum ve oynayıp oynamadığıma bakmaksızın bir gün Galatasaray’a geri döneceğime inanıyorum.

Fatih Terim her zaman Şampiyonlar Ligi Kupası’nı kazanma hayalinden bahsediyor. Galatasaray’ın bu kupayı kaldırma şansı olduğuna inanıyor musun?

-Bence futbolda imkansız diye bir şey yoktur. Atletico Madrid gibi önemli bir kulüp 2 yıl üst üste kupada final oynadı. Borussia Dortmund gibi Avrupa’nın en önemli 8 takımı arasında gösterilmeyen bir kulüp de final oynadı. Leicester City yakın geçmişte İngiltere Premier League’i kazandı. Yani takımlara bağlı olarak hiçbir şey imkansız değildir.

Galatasaray bu sezon Real Madrid ile Şampiyonlar Ligi’nde aynı grupta mücadele ediyor. Onları İstanbul’da yenmeyi başarmıştınız. O maç ile ilgili anılarını dinleyebilir miyiz?

-Racing Santander forması giydiğim sırada Real Madrid’i sahasında mağlup etmiştik. Maç 2-1 bitmişti ve ben de 1 gol kaydetmiştim. O maça kadar İspanya 2. Ligi’ne düşmemek için savaşıyorduk ve Real Madrid’de Zidane, Beckham, Ronaldo ve Roberto Carlos gibi isimlerle şampiyonluk mücadelesi veriyordu. Bu maç ve galibiyet benim için çok önemliydi çünkü Avrupa’daki ilk golümü kaydetmiştim. Galatasaray’dayken 2013’te Real Madrid ile Şampiyonlar Ligi çeyrek finalinde karşılaşmıştık. Eğer o turu geçseydik Şampiyonlar Ligi şampiyonu olabilirdik çünkü takımımız çok kaliteliydi. İlk maçı 3-0 kaybetmiştik ve yediğimiz son gol kural dışıydı. Evimizdeki maçta ise son dakikalara 3-1 önde girmiştik ve o maçta Ronaldo’nun ilk golü ofsayttı. Eğer o sezon Var sistemi olsaydı turu geçerdik. O yüzden futbolda imkansızın olmadığını düşünüyorum. Onlara karşı oynadığım bu 3 maç benim için dikkate değerdi.

Şu an senin pozisyonunda Nzonzi oynuyor. O’nu nasıl tanımlarsın? Marcao’nun fiziksel görünüşü taraftarlara seni anımsatıyor. O’nun hakkındaki görüşlerin nelerdir? Gelecekte Brezilya Milli Takımı için oynayabilir mi?

-Başka oyuncularla kıyaslanmak istemem, bence bir tane Melo var. Aynı anda hem güçlü, hem teknik hem de skorer özelliği olan bir oyuncu bulmanın zor olduğunu düşünüyorum. İlk sezonumda Galatasaray için 13 gol kaydettim ve 4 sezon üst üste ligin en iyi defansif orta saha oyuncusu olan biri için bu başarması oldukça zor bir şey. Ayakları her zaman yere basan birisiyim. Hiçbir zaman bununla övünmedim çünkü Tanrı’nın bana yardımcı olduğunu biliyorum. O yeni Melo, o yeni Veron, o yeni Dunga gibi kıyaslamaları sevmiyorum. Herkesin kendi hikayesi ve oyun stili var. Nzonzi de Marcao da iyi oyuncular. Nzonzi yanılmıyorsam Dünya Kupası’nı kazanan Fransa’nın bir parçasıydı. Marcao çok iyi bir savunma oyuncusu. Sol ayağını kullanıyor ve bu özelliğe sahip çok az defans oyuncusu var. Takımdaki bir diğer Brezilyalı Mariano’nun Sevilla’da oldukça başarılı bir kariyeri vardı. Her biri kendi tarihine sahip ve saygı duyulması gereken oyuncular. Onlar için en önemli şey Galatasaray’ın her kulvarda başarılı olmasına yardımcı olmak.

Brezilyalı oyuncular genellikle Türk taraftarların favori oyuncuları arasında yer alıyor. Bunun sebebi nedir?

-Alex De Souza, Türkiye’ye gitti ve birçok kapı araladı. Takımı için birçok kupa kazandı. Jardel ve Taffarel de keza. Bu oyuncuların ardından ben de kupalar kazandım. Galatasaray, Avrupa kupalarına uzandığında hep Brezilyalı oyuncular kadrosunda bulunuyordu. Bence bu sevginin sırrı bu oyuncuların Türkiye’de başarılı olup, kupalar kaldırıp, güzel bir futbol sahaya koyarak Brezilyalı karizmasını yansıtmalarıdır.

Galatasaray kariyerinde birçok başarın var. Senin için en unutulmaz olanı hangisiydi?

-Galatasaray ile birçok unutulmaz başarı yakaladım ama en özeli en büyük rakibimiz olan Fenerbahçe’nin sahasında kupa kaldırmamızdı. Oraya gittik, rakibimizi geçtik ve onların evinde şampiyonluğu kutladık.

Bize Kadıköy’deki o günü anlatır mısın? 12 Mayıs ile 13 Mayıs arasında ne fark vardı?

-Brezilya’da Flamengo, Maracana’da Vasco De Gama’yı mağlup edebilir, Palmeiras, Corinthians’ı yener ama bu çok farklı bir şeydi. Normal sezonu kolay bir şekilde önde kapatarak şampiyon olmuştuk ama sistemin değişikliği nedeniyle yeniden mücadele etmemiz gerekiyordu. Son maçı oynamak için Fenerbahçe’nin sahasına gidecektik. Evden çıktık ve kamp yapmak için otele gittik. Gergin değildik ama hepimiz bu finali düşünüyorduk. Bütün ülkede hayat durmuştu. O sezon benim ilk yılımdı ve adımı tarihe yazdırmak istiyordum. Juventus beni o sezonun başında kiralamak istiyordu. Juventus’tan ayrılarak Galatasaray’a gitmek oldukça zordu çünkü kulübüm PSG ile anlaşmaya varmıştı. Beni Galatasaray’a kiralamak istemiyorlardı ve bana yaptıkları yatırımı PSG’de oynayıp ertesi sezon geri döndüğümde değerlendirebileceklerini düşünüyorlardı. Ben ise Galatasaray’da oynayabilmenin savaşını verdim. Sezonun finaliydi ve çok önemli bir kupa ortadaydı. Bütün taraftarların düşüncelerini hissedebiliyordum. Maç günü uyandığımda otel kapısının önünde 70 bin insan vardı. Her şey o an durmuştu. Normalde maça yarım saat veya 1 saat önceden çıkmamız gerekirken izdiham nedeniyle 3 saat önceden çıkmıştık. Galatasaray taraftarı köprüden önce belli bir yere kadar bize eşlik etmişti. Kadıköy’de sahada ısınırken ses bombalarıyla karşılaştık ama bu benim için teşvik edici bir durumdu. Maçı berabere bitirmeyi başardık ve stat ışıklarını kapattılar. Soyunma odasında 3 saat kadar bekledik ve sahaya geri dönerek karanlıkta şampiyonluğu kutladık.

Galatasaray’da oynadığın dönemde kalede Muslera vardı. Maç öncesi arkanda böylesine başarılı bir kalecinin olduğunu bilmek nasıl bir duyguydu?

-Muslera, çok sevdiğim bir arkadaşım. O’nun hakkında konuşmak çok kolaydır. Profesyonelliğinin üzerine söylenecek bir söz bulamam. 4 yıl boyunca beraber oynadık ve Taffarel tarafından çalıştırılıyordu. Ben ayrıldığımda o halen oradaydı. Taffarel mükemmel bir karakter. Aynı zamanda Galatasaray tarihi için çok önemli bir figür. Onunla arkadaşlığımız halen sürüyor. Muslera bugün kaptanlık görevini yapıyor. Onun gibi bir kaleciye sahip olmak oldukça fark yaratıyor.

Diğer takımlardan karşı karşıya geldiğin ve en beğendiğin oyuncu kimdi?

-Lionel Messi çünkü o futbol tarihinin en iyisi. Takımımda olmasını isterdim. Zidane da aynı şekilde. Gerçeküstü bir kalitesi vardı. Çok genç yaşta ona karşı oynamıştım, topla birlikte adeta dans ediyordu, absürt bir yeteneğe sahipti.

Falcao, Galatasaray’a transfer oldu. Onun için ne düşünüyorsun? Takıma katkı sağlayabilecek mi?

-Falcao ile Galatasaray’a gelmeden çok önce konuşmuştuk. Bana Galatasaray hakkında birçok soru sormuştu ve ben de “gidebilirsin, bir kere bile düşünme..” yanıtını vermiştim. Bence Galatasaray için çok iyi bir seçim. Sahada oldukça iyi bir top hakimiyeti var. Belki Porto ve Atletico Madrid’de görmeye alıştığımız Falcao olmasa da halen golü koklayabilen bir isim. Takım için çok önemli çünkü Falcao’ya fırsat yaratırsanız golü yapacaktır. Gününde olsun veya olmasın, Galatasaray’a çok şey katacaktır.

Eski takım arkadaşın Wesley Sneijder emekliliğini açıkladı. Onunla ilişkin nasıldı? Didier Drogba dünyadaki en önemli golcülerden bir tanesi ve sen de onunla aynı takımda oynadın. Kendini bu yüzden şanslı görüyor musun?

-Onunla çok şey yaşadık. Sneijder çok teknik bir futbolcuydu. Uzaktan şutları etkiliydi ve oyunun gidişatını belirleyebilecek kapasitede bir oyuncuydu. Derbilerde de başarılı performans göstermişti. Topu aldıktan sonra ona pası verirdim, rakip yarı sahaya geçip uygun pozisyonda vurduğunda gol olacağını bilirdim ve kendimi gol sevinci için hazırlardım.

Fenerbahçe derbilerinde de böyle olmuştu. Ekim 2014’te 2-1 kazandığımızda goller onun ayağından gelmişti. Nisan 2014’teki maçta da ona verdiğim pasla ceza sahasında topa vurdu ve attığı güzel gol ile 1-0 kazanmıştık.

Drogba ayrı bir tez konusu. Bana göre gelmiş geçmiş en büyük golcülerden birisi. Trezeguet ve Del Piero gibi büyük isimlerle de oynadım fakat Drogba bambaşkaydı. 35 yaşında Galatasaray’a geldi. Antrenmanlardan sonra kalıp bireysel çalışmalar yapardı. İlk maçını hatırlıyorum sanki çocuklarla top oynayan yetişkinler gibiydi. Herkese fark atardı. Ona ne zaman mesaj göndersem onu sevdiğimi söylerim çünkü tanıdığım en büyük profesyonellerden birisi ve onunla aynı takımda olmaktan çok memnundum. Benim için böyle bir futbol efsanesiyle birlikte oynamak çok önemliydi.

Eski maçlarından sakladığın birçok forma vardır. Bize bazılarından bahseder misin? Hangi maçlardan formalarını saklıyorsun?

-Birçok formam var ama en unutulmazı Avrupa’daki ilk maçımdan sakladığım formadır. Avrupa’daki ilk maçımı hatırlıyorum. O dönem Brezilya Milli Takımı’na çağırılmıştım. Nou Camp’ta Mallorca formasıyla çıktığım ilk maçta Eto’o bana formasını vermişti. Ondan formasını istemiştim ve maç sonrası verebileceğini söylemişti. Maç bitiminde soyunma odasına giderek bana formasını verdi. Daha sonraları kendisiyle iyi bir arkadaşlığımız oldu. Fiorentina ve Juventus’ta görev yaptığım zamanlar o da Inter forması giyiyordu ve bu sayede birçok defa karşılıklı oynama fırsatı bulduk. Bir defasında röportaj verdiğim sırada şaka yaparak röportajı engellemeye çalışmıştı. Eto’o gibi önemli başarılar elde etmiş, Ronaldinho ile Barcelona’da oynamış bir oyuncunun bana forma vermek için soyunma odasına gitmesini unutamam.

Kariyerinde formasını giydiğin takımlardan yalnızca bir tanesini seçecek olsaydın bu hangisi olurdu?

-Benim için böyle bir durum yok. Böyle bir takım seçemem. Tanrı bana kapılar açtı ve futboldaki hikayemin oluşmasını sağladı. Bu takım sadece Galatasaray diyemem. Galatasaray onun için duyduğum sevgiyi biliyor. Bu kulüp benim kalbimde yaşıyor. Hayatım boyunca bunu taşıyacağım. Benden, duymak istedikleri şeyi söylemek bana doğru gelmiyor.

Galatasaray taraftarları için mesajın nedir?

-Her şeyden önce bana gösterdikleri yoğun ilgi nedeniyle onlara teşekkür ediyorum. Onların ilgisi beni hep sevinçten ağlatmıştır ve onlara duyduğum özlemi arttırmıştır. Fakat Aralık ayında geri dönüyorum. Onlara kalpten öpücüklerimi iletiyorum, sadece Galatasaray taraftarlarına değil beni bir insan ve bir profesyonel olarak Türkiye’deki hayatımı farklı kılmama sebep olan herkes için bu mesaj. Hepsini buradan kucaklıyorum.

Tek soru, cevap

Fatih Terim: Baba..

Türk Telekom Stadı: Şampiyonluklar..

Türkiye: İkinci evim..

Kebap: Farketmez..

Baklava: Aşığım..

Taffarel: Arkadaş..

İstanbul: Gelecekteki evim..

Eboue: Partner..

Selçuk İnan: Kaptan..

İstanbul trafiği: Kaotik..

Alex De Souza: Fenerbahçe’nin idolü..

Muslera: Büyük kardeş..

Şampiyonlar Ligi: Rüya..

Önceki İçerikGazetecilik yapmak için basın kartına gerek yok! Cumhurbaşkanlığı avukatı, ÇGD davasında savundu
Sonraki İçerikFatih Terim ismini 2050 kuşağı da bilecek… Bülent Tuncay, SporLig Dergisi’ne yazdı…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz